ŞİDDET DEĞİL, SEVGİ TOPLUMU OLMALIYIZ

Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle basın açıklanası yaptı. Araştırmalara göre, son üç yılda 982 kadının öldürüldüğü bilgisini veren Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, ‘Bir kadın ölürse, kaç gelecek karanlığa gömülür?” dedi.

ŞİDDET DEĞİL, SEVGİ TOPLUMU OLMALIYIZ

Mersin Barosu yönetim kurulu, Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi üyeleri, avukatlar ve stajyer avukatların katılımıyla Baro Odasında gerçekleşen basın açıklamasında konuşan Mersin Barosu Başkanımız Av. Bilgin Yeşilboğaz, dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının, hayatın her alanında giderek artan,  cinsiyete dayalı şiddete maruz kaldığının altını çizerek, “Kadına yönelik şiddetin giderek artmasının temel nedenlerini; kadınları korumaya yönelik var olan yasalarımızın uygulanmaması, siyasi iktidarın ideolojilerinin toplumsal öğreti haline gelmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için hiçbir adım atılmaması, kadını toplumdan pasifize etmeye yönelik izlenen politikayla, Cumhuriyetle birlikte kadınların sahip olduğu hakların yok sayılıp, kadınların hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasi alanda eşit bir biçimde yer alamaması, toplumdaki derin sosyoekonomik koşullar, siyasette, medyada, eğitim kurumlarında kullanılan şiddet dili, laik ve bilimsellikten uzak eğitim sistemimiz ve kadınların itaat kültüründen sıyrılamayarak, edinilmiş haklarında yeterince sahip çıkmamaları olarak sıralayabiliriz.

“DEVLET KENDİ ŞİDDETİNE HUKUK ADINI VERMEMELİ”

Toplumsal sorunlara dikkat çekmek ve hak mücadelesi vermek amacıyla yasal hakkını kullanarak protesto yürüyüşü yapan kadınların, özellikle de geçtiğimiz yıllarda 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ile Kadınlar Gününde, erkek şiddetini protesto etmek için yine yasal haklarını kullanıp sokaklara akın eden kadınların, devlet şiddetiyle karşı karşıya kaldığı, kadınlara yönelik şiddetin artarak devam ettiği unutulmamalıdır. Devlet kendi şiddetine ‘hukuk’ adını vermemelidir” ifadesini kullandı.

“ŞİDDET DEĞİL, SEVGİ TOPLUMU OLMALIYIZ”

‘Dünya ve Türkiye'de Kadın Cinayetleri 2016-2017-2018 Verileri ve Analizler' adlı raporda, son üç yılda 932 kadının öldürüldüğü ve cinayetlerde kullanılan ateşli silahların yüzde 83.9’unun ruhsatsız olduğunun belirtildiğini söyleyen Yeşilboğaz, “Bir kadın ölürse; onunla birlikte kaç çocuk ölür? Kaç gelecek karanlığa gömülür? Dünya üzerinde gördüğümüz kaç eser yok olur? Şiddet değil, sevgi toplumu olmalıyız. Sevgi toplumunu da ancak hukuk devletinin, laik, bilimsel ve çağdaş eğitimin var olmasıyla sağlanabilir. Bu vesileyle; kadınların şiddete uğramadığı, öldürülmediği, kadınların yönettiği barış, sevgi ve adalet dolu bir dünyada yaşamayı temenni ediyorum” diye konuştu.

GÜNER: “KADINA ŞİDDET İNSAN HAKKI İHLALİDİR”

Daha sonra TÜBAKKOM ile tüm baroların ortak açıklamasını okuyan Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Şirin Güner, kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunu belirterek, “Dünyanın her yerinde bugün kadınlar, dayanışma ve mücadele ruhuyla, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, aile içi ve toplumsal şiddete, ayrımcılığa karşı çıkmakta; kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için mücadele çağrısı yapmakta ve çözüm önerileri sunmaktadır. Çünkü kadınlar, ne yazık ki dünyanın her yerinde hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda saldırıya maruz kalmakta ve sömürüye uğramaktadır. Ülkemizde ise, kadına yönelik şiddette her geçen gün artış yaşanmakta; kadınlarımız fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalmakta ve yaşam hakları vahşice ellerinden alınmaktadır” dedi.

“TOPLUMSAL ZİHNİYET DÖNÜŞÜMÜ SAĞLANMALI”

Yasal mevzuattaki tüm değişiklik ve düzenlemelere rağmen, kadına yönelik şiddetin artarak devam etmesinin nedeninin, toplumsal zihniyet dönüşümünün sağlanamamış olması ve şiddetin kaynağına odaklı çözümlerin geliştirilmemiş olması olduğunu belirten Güner, “Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için temel öğe, mevcut toplumsal zihniyetin değiştirilmesidir. Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesi yanında, bu mücadelenin toplumsal düzeyde, genele yayılarak etkin ve kararlı bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Ancak pratikte devletin, zihniyet dönüşümüne yol açacak politikalar oluşturmadığı gibi, tam tersi kadınların insan haklarını ve en önemlisi yaşam haklarını koruma altına alan kanunları ve uluslararası sözleşmeleri kaldırmaya yönelik talepler karşısında etkisiz kaldığını görmekteyiz.

“AİLE HUKUKU VE KADINA KARŞI ŞİDDETTE, UZLAŞMA VE ARABULUCULUK UYGULAMASI KABUL EDİLEMEZ”

Kadın kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak yasal düzenlemelerin yapılmaya çalışılması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı kurumlarda, üniversitelerde ve kamu-kurum ve kuruluşlarında kullanılan dil ve açıklamalar, kadın mücadelesini olumsuz etkilemekte, kadının insan haklarının ihlalinin artmasına yol açmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ilk ülke olmamıza rağmen, aile hukuku ve kadına karşı şiddet alanında uzlaşma ve arabuluculuk uygulamasının düşünülmesi, nafaka konusunda yapılmak istenilen değişiklik, sözleşme hükümlerinin ihlali olacağı için kabul edilemez. Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Gününde, her gün olduğu gibi, kadınların Cumhuriyetle ve Uluslararası sözleşmelerle elde ettiği kazanımları ihlal edecek ve ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısında olmaya devam edeceğimizi, kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyor, kadın cinayetlerinin politik olduğunun bir kez daha altını çiziyoruz” şeklinde konuştu.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER