TÜRKİYE EĞİTİM HEDEFLERİNE NİÇİN ULAŞAMADI

13 Kasım Günü yayınlanan Yazının devamı

TÜRKİYE EĞİTİM HEDEFLERİNE NİÇİN ULAŞAMADI

TÜRKİYE EĞİTİM HEDEFLERİNE NİÇİN ULAŞAMADI

Prof. Dr. Ömer ÖZYILMAZ

150 yıldan beri öncekiler, son 20 yıldan beri de Ak Parti Hükümetleri, Halkımızın eğitim hedeflerine ulaşamadılar. Kuşkusuz bunun pek çok sebebi var. Bunları dört makaleyle sizlere arz etmeğe çalışacağız. Bunların ilkini 13 Kasım Günü yayınladık. Bugün devam ediyoruz.

2- Dünyada ve Ülkemizde Eğitim Alanındaki Gelişmeleri Görememek:

19.Yüzyıla kadar, özellikle Batı Dünyasında, bugünkü anlamda bilim dalları yoktu. Felsefe ve bazı geleneksel bilim dallarının bünyesinde çalışmalar yürütülürdü. Eğitim de hem İslam hem de Batı Dünyasında bu tarihe kadar, belli alanlarda yetişmiş bilim adamlarının ve filozofların ilgi alanında idi. Onlar pek çok konuda düşünce belirtip yazdıkları gibi, eğitim alanında da çeşitli düşünce ve görüşlerini ifade ederlerdi. Bu alandaki uygulayıcılar da onlardan yararlanarak, öğrenci ve kurumları açısından doğru davranışları tespit etmeğe çalışırlardı.

Fakat hem sorunları ve çözümleriyle bir sistem olarak eğitim dünyası, uzmanı olmayanların çözemeyeceği kadar daha da kompleks hale gelmiş, hem de eğitim, dünyada 19. Yüzyılın, Ülkemizde de 20. Yüzyılın ortalarından beri, felsefeden ve diğer bilim dallarından ayrılmış, Tıp, Hukuk ve Mühendislik gibi farklı bir bilim alanı halini almıştır. Bu bilim alanı sürekli gelişmiş ve artık bir bilim dalı değil, pek çok bilim dalından oluşan ‘Eğitim Bilimleri’ adını almıştır. ‘Eğitim Bilimleri’, özellikle eğitim fakülteleri, ilahiyat ve fen edebiyat fakülteleri gibi kurumlarda hem gelişimini hem de kurumsallaşmasını sürdürmektedir. Başka kamu ve özel sektör kurumlarında da bireysel olarak bu alanda pek çok çalışma elbette yapılmaktadır. Bu kurumlarda birey, aile ve toplumların eğitim sorunlarının çözümü ve gelişimlerinin parametreleri üzerine yoğun çalışmalar yapılmakta, meyveleri de toplumumuza arz edilmektedir.

Bunların yanında, eğitimi bilimsel bir alan olarak, akademik düzeyde uzun zaman inceleyip, ona çeşitli açılardan bakabilme, eğitimsel sorunları bilimsel bir yaklaşımla görebilme, sorunları bilimsel olarak çözebilme ve Ülkemizin sürekli ilerlemesine katkı sağlayabilme gücüne sahip mütehassıs insanlar yetiştirmek te esas alınmıştır. Bunun için uzun zamandan beri eğitimin sosyal ve fiziki yönünü, psikolojik yönünü, program geliştirme, yönetim ve denetim yönü, planlama ve ekonomi, öğrenme-öğretme yöntem ve teknikleri vb. gibi çeşitli yönlerini, değişik açılardan inceleyen eğitim bilimciler yetiştirdik, yetiştiriyoruz.

Ayrıca Eğitim Bilimleri, ülke eğitim sisteminin kurulması, işletilmesi, geliştirilmesi ve ilerletilmesinde de en büyük rolü üstlenmişlerdir. Yani eğitim bilimleri birey, aile, toplum ve devletin ihtiyaç duyduğu her alanda çalışmakta; eğitimin sorunlarının tespiti, teşhisi, çözümü ve gelişmesinin sağlanması için sürekli olarak bilgi üretmektedir.

Bugün artık bu gelişmeler ışığında ülkemizde eğitimi, bir bilim alanı olarak; eğitim düzenini de bir sistem yaklaşımıyla ele almak esas olmuştur, olmalıdır. Bu amaçla yapılan bu çalışmalar sonucu, bugün Ülkemizde, eğitim alanında ciddi bir yerel ve evrensel bilgi ve bilim insanı birikimi; sorunları çözebilme ve sistemi geliştirebilme güç ve kapasitesi oluşmuştur.

Şu andan itibaren sorun: bu ciddi, kaliteli ve seviyeli bilgi birikimini ve mütehassıs insan kaynağını, Ülkemiz eğitim sorunlarını tespit ve teşhis etme, çözme ve eğitim dünyamızı daha da ileriye götürme hususunda harekete geçirip onlardan yararlanma sorunudur.

Kanaatime göre, bugüne kadar Eğitim Sistemimizin sorunlarının tespitinde, çözümünde ve sistemin daha da geliştirilip ileriye götürülmesinde, bu birikimden gerektiği gibi yararlanılmamıştır, halen de yararlanılmamaktadır. Nitekim bugün hala, ülkemiz eğitim sisteminin en kritik noktaları, en stratejik makamları, başka alanlarda kendisini yetiştirmiş çok saygın, değerli fakat eğitim alanında böyle bir çalışması olmayan, dolayısıyla eğitim sisteminin sorunları ve çözümleri üzerine gerektiği kadar kafa yormamış kadrolarla doludur. Bu alanda yetişmiş ve ülkemize en iyi hizmeti verecek olan eğitim bilimciler ise bir kenarda atıl tutulmaktadır. Ülkemiz bu açıdan, yanından nehirler akarken susuzluktan yanan ekin tarlaları gibidir.

Özellikle bu durum, bilgi çağı Türkiye’sinin çok büyük bir eksikliği, açığı ve kaybıdır.

Yukarıda yazılanların ışığında eğitim sistemimizin üç temel sorununu görüyoruz:

1- Dünyada ve ülkemizde eğitim bilimleri alanında bu olumlu gelişmeler olmamış, bu kadar bilgi üretilmemiş gibi;

2- Ülkemizde eğitim bilimleri alanında yetişmiş mütefekkir, bilim insanı ve uzmanlar düzeyinde ciddi bir birikim yokmuş gibi;

3- Buna bağlı olarak ta sanki hala 1850’lerin öncesinde imişiz gibi, eğitimle ilgili kadrolara, başka alanlarda kendisini yetiştirmiş saygın, değerli ama eğitim alanını o kadar bilemeyen insanların görevlendirilmesidir. Bu devam etmemelidir.

Aksine iş ehline verilmeli, eğitim alanındaki bu olumlu gelişmelerden millet olarak, bugünkünden çok çok fazla yararlanmalıyız.

Devam edecek.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER