Kevser Sûresinin Üç Yöntemle Tefekkürü

KUR’ÂNLA DİRİLİŞ, ÜÇ YÖNTEMLE KUR’ÂN TEFEKKÜRÜ

Kevser Sûresinin Üç Yöntemle Tefekkürü

Kevser Sûresi Tefsiri ve Üç Yöntemle Tefekkürü

Doç. Dr. Muhammed Veysel Akkaya Hocamız Kevser Sûresi Meali, Tefsiri ve Tefekkürünü Kur’ân’la Diriliş çalışmasından takip ediyoruz.

Kur’ân’la Diriliş Üç Yöntemle Kur’ân Tefekkürü çalışmasında bugünkü konu; Kevser Suresiydi.

Hocamızın kur'an-ı Kerim'i 3 yöntemle Tefekkürü uygulaması yapmakta. Gönül ufkumuza Kur'anı yerleştirmek için anlamak, uygulamak ve tefekkürü etmenin önemini bize çok açık şekilde izah etmektedir. Kur'anla yaşamak düşünce dünyamıza derinlik ve hassasiyet katmaktadır. Kendisine teşekkür ederiz.

Hocamız, Kur'an'ı Hayat kitabı yapmamız için tefekkür çalışmaları ve seminerleri yapmakta, bu bağlamda kitap çalışmaları da bulunmaktadır.

KEVSER SÛRESİ MEALİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

1. (Rasûlüm!) Kuşkusuz biz Sana Kevser’i verdik.

2. O halde Sen, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.

3. Asıl soyu kesik (adı sanı unutulacak) olan, Sana kin besleyendir.

KEVSER SÛRESİ AÇIKLAMASI

“Kevser sûresi”. Üç âyetten oluşmakta olup Kur’ân-ı Kerîm’in en kısa sûresidir. Bunun için kolay ezberlenen ve en çok bilinen sûredir. Mekke’de on beşinci sûre olarak indirilmiştir. Kevser kelimesi ilk âyetinde geçtiği için bu adı almıştır. Kevser kelimesinin birçok anlamı vardır. Meşhur manası, cennette Peygamberimize âit bir nehrin adı olmasıdır. (Müslim, Salât; 53, 54)

Rasûlullah Efendimiz Kevser hakkında şöyle buyurdu: “Bu, Allah’ın bana Cennet’te verdiği bir nehirdir. Onun toprağı misktir, suyu sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 89)

Yine kevser; dünyâ ve âhirette verilen bitmez tükenmez iyilikler, bol hayır manalarına gelir. Aslında iyilik adına ne varsa kevser kelimesinin içine girdiği söylenebilir. Bu iyiliklerin başında İslam, Kur’ân, peygamberlik, Efendimizin yakınları (âli), ümmeti (ona inananlar), âlimler, şefaat makamı, güzel ahlak, ilim gibi özellikler gelmektedir. Allah Teâlâ tek bir kelime ile; “Kevser” ile mahlûkât içerisinde en zirve olarak Rasûlullah Efendimize (s.a.v.) iyiliklerin tamamını verdiğini bildirmiştir. Onun makamı ne yücedir ki, Yüce Allah tüm iyilikleri ona vermiştir. Ayrıca Peygamberimiz aracılığı ile bütün ümmetine verilen iyiliklere de bu kelimenin kapsamı içerisindedir. Ümmet-i Muhammed, ona iman etmekle bu kevserden nasib almaktadır. Peki biz Allah Teâlâ’nın Rasûlullah hürmetine bize verdiği kevserin ne olduğunu hiç düşündük mü?... Biz de iman, Kur’ân, Efendimize ümmet olmak gibi mânevî iyiliklere sahip olduğumuz gibi, maddî iyiliklere de sahibiz.

Bu sûrenin bir adı da “Nahr sûresi”dir. İkinci âyetinde kurban kesmekten bahsedildiği için bazıları “Nahr (kurban) sûresi” denmiştir.

KEVSER SÛRESİ TEFSİRİ

İlk âyetinde “(Rasûlüm!) Kuşkusuz biz sana Kevser’i verdik.” ifadesiyle Rabbimiz, en iyi neler varsa, biz hepsini sana verdik, buyuruyor. Peygamberlik, güzel huylar, ilim, hikmet, merhamet ve ümmet (kendisine inananlar) gibi verilen iyilikler karşısında elbetteki şükür gerekir. Yüce Allah bunun için Efendimize nasıl şükredeceğini, aynı zamanda bizim de sahip olduğumuz iyilikler karşısında nasıl şükredeceğimizi ikinci âyette gösteriyor. “O halde Sen, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” Bedenimiz ve kalbimizle namaz kılarak şükrettiğimiz gibi, malımızla da O’nun rızası için kurban keserek şükretmiş oluruz.

Mâûn sûresinin 5. ve 6. âyetlerinde başkalarına gösteriş için namaz kılanları, Rabbimiz uyarmıştı. Peygamberimiz fayda vermeyen namazdan Allah’a sığınmıştı. (Ebû Dâvud, Vitir, 32/1549.)

Kevser sûresinin ikinci âyetinde ise namaz kılan kişiye, nasıl namaz kılacağını

haber veriliyor. Namazı sadece Allah için, samimi bir gönülle, içten gelerek kılanları Yüce Allah beğeniyor. Efendimiz (s.a.v.) “Cennetin anahtarı namazdır, namazın anahtarı da temizliktir.” buyurur. (Ahmed, Müsned, III, 340) Namaz öyle bir şükürdür ki, kalbimizle, dilimizle ve bütün bedenimizle yapacağımız şükürlerin tamamını içine alır. Namaz, Allah’a sevgi ve saygının en güzel şeklidir. Bunun için ibâdetlerin başı, dinin direği, gözün nuru, cennetin anahtarı olmuştur. Namazla Allah’ın huzurunda bulunma fırsatı yakalayan kişi, Rabbimiz’in sevgisini kazanır.

Allah Teâlâ samîmî bir şekilde namaz kılan, okuduğu sure, tesbih ve duâlarla sohbet eden kulunu çok sever. Ona yüzbinlerce mânevî ikramlarda bulunur. Bütün bunların bilincine eren kişiler, namaz kılmak için can atarlar. Namazda aldıkları zevki ve huzuru hiçbir şeyde bulamazlar. Namazda öyle bir şeref vardır ki; “Namaz kılan kişi; Rabbi ile gizlice konuşur.” (Buhârî, Mevâkît, 8.)

Kurban ibâdeti de aynı samimiyetler yapılmalıdır. Namaz kılarak ve kurban keserek, sanki “Rabbim bana ihsan ettiğin iyiliklerin, nimetlerin farkındayım. Sana ne kadar şükretsem az. Ancak namaz kılarak ve kurban keserek, yakınlarıma, komşularıma, yoksullara ikram ederek birazcık da olsa şükredebildiysem, ne güzel Allah’ım” diyoruz. Âyet-i kerîmede “…Allah’ın adı anılarak kesilen kurbanların etinden hem kendiniz yiyiniz, hem de yoksul ve fakire yediriniz.” buyrulur. (Hac, 28) Hadîs-i şerîfte de; “Kurban günü Allah katında Âdemoğlunun yaptığı işlerin Allah’a en sevimli olanı (kurban) kanı akıtmaktır…” buyrulur. (İbn-i Mâce, Edâhî, 3.)

Bu sûrenin nüzul sebebi olarak şu hadise anlatılır: Peygamberlik görevinin ilk yıllarıydı. Müşrikler, Efendimiz’in İslâm’a dâveti karşısında iman etmek yerine, ona düşmanlık yaptılar. Bütün imkanlarını kullanarak İslâm’ın yayılışını engellemeye çalıştılar. Peygamberimize kötülük yaptılar. Her fırsatta onu rahatsız ettiler. Onlara göre Rasûlullah her bakımdan kötü durumdaydı. Çünkü akrabalarının çoğu Peygamberimizi desteklemiyordu. Ona inanan çok az insan vardı. Efendimizin son erkek oğlu Abdullah küçük yaşta vefat edince, müşrikler bunu fırsat bildiler. Rasûlullah’a dille sataştılar. Ebû Cehil, Ebû Leheb, Ukbe b. Ebî Mu’ayt, As b. Vail gibi İslam düşmanları ona “ebter” soyu kesik diye hakaret ettiler.Bir gün As b. Vail, Kâbe’nin girişinde Peygamberimiz ile karşılaştı ve onunla konuştu. Sonra Kureyş liderlerinin yanlarına vardı. Ona:

– Kiminle konuşuyordun, dediler. As, Efendimiz’i küçümsemek için şöyle karşılık verdi:

– Şu ebter, soyu, iyiliği tükenen adamla konuşuyordum!

Bırakın O’nun peşinden gitmeyi! Onun oğulları ölüp gitti, nesli kesildi! Erkek çocukları yaşamıyor. Artık adı sanı anılmaz olacak. Ondan sonra, siz de rahata ereceksiniz. Bu olay üzerine Yüce Allah, Kevser sûresini indirdi. İslam düşmanlarının zannettiği gibi Peygamberimiz’in soyunun ve iyiliklerinin kesilmeyeceğini, asıl bunu söyleyenlerin soyunun kesileceğini ve kötü durumda olduklarını bildirdi. (Bkz., Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir, XIII, 479; Bedreddin Çetiner, age, 2/973-974.) Efendimiz (s.a.v.) zamanında olduğu gibi, her asırda ona kin duyanların da sonu kötüdür.

Kevser sûresinin son âyetinde Yüce Allah, ona kin besle-xyen ve bu sebeple Rasûlullah’a (s.a.v.) dil uzatarak, “ebter” soyu kesik, iyiliklerden yoksun diyenlerin belâsını nasıl bulacaklarını bildirilerek: “Asıl ebter, soyu kesik (adı sanı unutulacak) olan, Sana kin besleyendir.” buyruluyor.

Ebterin iki anlamı vardır. Birinci anlamı, soyu kesik demektir. İkinci anlamı ise her türlü iyilikten mahrum kalmak demektir. Bu manada ebter kelimesini, kevser kelimesinin zıddı sayabiliriz.

Peygamberimiz’in, İslâm’ın ve Kur’ân’ın yanında yer almayanlar, kin besleyenler, bu davranışlarıyla kendilerini her türlü hayırdan, mânevî nimetlerden ve âhiretteki güzelliklerden mahrum bırakırlar.

KEVSER SÛRESİ TEFEKKÜRÜ

a. Tahsîs Yöntemi

Allah’ım! bana kevser olarak bu dünyada iman, Kur’ân, Peygamber Efendimiz’e ümmet olmak, akıl, sağlık gibi nice iyilikler ikram ettin. Bana lütfettiğin her türlü iyilikten dolayı sana şükretmek için namaz kılmalıyım. Ve senin yolunda maddî gücüm nisbetinde kurban kesmeliyim.

Peygamber Efendimiz’e, ehli beyte, İslâm’a ve Kur’ân’a düşmanlık besleyenlerin sonunun kötü olduğunu bilmeliyim. Allah onların soyunu ve hayrını kestiği gibi, onun yolunda gidenlerin de sonu budur. O halde ben Efendimizi ve ehl-i beytini sevmeyen ve onlara kin besleyenlerden uzak olmalıyım.

b. Mefhum-i Muhalif Yöntemi

Cenâb-ı Hak insanların bir kısmına Kevser’den nasîb vermemiştir. Hatta onlardan bir kısmı başta Peygamberimiz olmak üzere, Kevser’den nasîbi olanlara kin beslerler. Mü’milerden cennette Kevser’den nasipsiz kalacak kimselerin en büyük alâmeti, namaz kılmamaları ve Hak yolunda kurban kesmemeleridir. Onlar kulluk vazifesine yerine getirmeyerek, nice hayırlardan mahrum kalırlar.

Peygamber Efendimize kin besleyenlerin zıddı, Rasûlüllah’ı (s.a.v.) malından, yakınlarından hatta canından daha çok seven kimselerdir. İslam, Kur’ân, Peygamberimiz, Efendimizin yakınları (âli), âlimler, güzel ahlak ve ilim gibi kevserin içine giren her iyiliği seven kimseler, Allah katında değerlidirler. Onların kavuştuğu iyilikler bu dünyada devam ettiği gibi âhirette de sonsuza dek sürer.

c. Duâ Yöntemi

Allah’ım! beni kevser nimetinden hem bu dünyada, hem de ahirette nasiblendir. Rasûlüllah (s.a.v.) ve ehl-i beyti sevenlerden, onlardan feyiz alanlardan eyle. İslam yolunda olanlardan,

Kur’ân’la dost olanlardan eyle. Bu verdiğin nimetlere şükür olarak, beni namaza devam eden ve kurban kesenlerden eyle. Allah’ım! beni Efendimiz’e kin besleyen, Kevser nimetinden mahrum kalanlardan eyleme. Namaz ve kurban ibâdetinden uzak olanlardan eyleme.

Güncelleme Tarihi: 24 Haziran 2021, 11:35
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER