Zamanı Geçmiş Zaman

                                 Zamanı Geçmiş Zaman

                                İnsanoğlunun yaratılmasıyla bazı mefhumlar da imtihan dünyasında yerini almıştır. Bu mefhumlardan en önemlisi zaman mefhumudur. Zaman; bazen ilaç, bazen sabır, bazen yorgunluk, bazen hüzün, bazen ızdırap, bazen de mutluluk gibi hayatımızda ikinci bir rolü oynamaktadır. Genel olarak yaşamımızda üç ana ayak üzerinde hikayeleşir zaman. Geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman. İlk olarak şunu unutmamalıyız ki Allah c.c. hepsinin hakimidir. Yani bizim için sır olan geleceğin de hakimi Allah c.c. olduğuna göre mü’min olan için her hangi bir endişe yoktur. Zaman bir de plan yapabilmeye imkan sağlayan zihnimizde de olgudur. Geçmiş zaman genel olarak tecrübenin oluşumunda yapı taşlarıdır. Fakat geçmiş zaman olgusunu nasıl değerlendirmemiz gerekir ki; içinden asıl bize gerekli argümanları elde edelim. Benim size tavsiyem biraz basit olacak ama meseleyi hemen kapabilecek kitle arabayı iyi kullananların oluşturduğu kümedir. Arabayı kullanırken bir hedefe gitmek için sürekli ileri doğru hareket ederiz. Fakat sürüş sırasında arada bir çok kısa süreli arka aynaya bakarız ve yolumuza devam ederiz. Eğer sürekli arka aynaya bakarsak kaza yapmamız içten bile değildir. Zaten arka aynaya sürekli bakanlar iyi bir şoför sayılmaz. Geçmiş zaman bizim için ne anlama gelmeli? Sorusunu kendimize soralım. Bence en önemlisi geçmişte yaşanılan ihanet ve bu ihanetin bıraktığı tahribattır. İnsan arada bir kısa süreli arka aynaya bakmalı yani geçmiş zamana bakmalı ve yaşadıklarını asla unutmamalıdır. Geçmişini unutan asaletten de uzaklaşır. Biz yakın geçmişte çok derin bir ihanet yaşadık ve tahribatın izleri her an taze gibi yüreğimizi yakmaktadır. Ama çabuk unutan bir toplum olmadığımız halde bu konunun önemi çok çabuk gündemimizden sıyrılmışltır. Şuna inanıyorum ki; imanı olan herkes için 250 rakamının çok daha değerli ve unutulmayacak bir anlamı daha var yüreklerimizde. Şimdiki zaman için bir şey söylemek zor. Çünkü herkes kendisi için bir an yaşamaktadır. Bu yaşanılan anlarda ya düşüncemizi ve fikrimizi değiştirecek veya yenileyerek geliştirecek bir yazı okumatayız veya bir başka amaç ve hedef  uğruna harcamaktayız. Umarım kendimizi daha da iyi bir duruma sokacak bir uğraş içindeyizdir. O halde millet olarak yaşadığımız bu benzersiz ihanetin bizde bir hesabı yok mu? Yani diyorum ki; Bazen arada bir arka aynaya bakmak gerekir. Böylelikle gelecek zamanda neyin hesabını çok iyi yapmamız gerektiğini daha ciddiyetle planlarız. Yoksa üzerimizde oyun oynayanlar, bizim bu yanımızı çok iyi kullanarak bizi ve neslimizi hegomanyalarına köle yapmaya devam edecekler.

                                   Fakat burada sormak istediğim bir şey var. İnsan; kendine verilmiş bazı donanımlar ile öngörü yaparak bazı şeyleri önceden kestrebilmektedir. Peki burada asıl hata nedir. Gözlerimizi mi bağladılar. Yoksa bize hep sağ gösterip sol mu vurudlar. İçimizdeki önderlerimiz ileri görüşlü değiller mi? Meselenin hiç kabul edemeyeceğim bir yanı da; Yoksa işin içindeler mi? Bence değil. Peki geçmişe bakarak biraz zihin dünyamızı zorlayalaım. Hiç mi belirtiler ortaya çıkmadı. Kürsülerden nutuk atan büyüklerimiz de mi hiç bir şey fark etmedi. Şu fark ettik diyenler nerede? Bana onları getirin biraz hasbihal edeyim. Yakalarında tutayım ve hayatlarının en ağır sorularına mahatap edeyim onları. Hiç mi acımadınız? Hiç mi yüreğiniz sızlamadı? Hiç mi Allah korkunuz yok? Neyse burada biraz daha gidersem öfekeme kapılacağım. Fakat bu “piç”ler içimizdeydi. Bu Paralel İhanet Çetesi, Dini kullandı, Gençlerimizi kullandı, Emeklerimizi kullandı, kısacası her şeyimizi kullandı. Neden kimse haykırmıyor? Neden kimse rahatsız olmuyor? Neden kimse neler oluyor demiyor? Neden hala balık hafızalı olmakta ısrar ediyoruz? Neden dosyalarda adı geçenlere kamu ihaleleri veriliyor? Neden milleten kazandıkları yanına kar kalıyor? Neden hala keyf içinde hayat sürüyorlar? Neden dosyaları hasıraltı ediliyor? Neden içimizde daha da hakim otorite sahibi olabiliyorlar? Neden güçlü ve kuvvetli bir şekilde bu vatanın aziz evlatlarına korku salıyorlar? Neden kendilerine kafa tutan yiğitlerimizi tehdit edebiliyorlar? Neden Devletin çeşitli kadamelerini hala işğal ediyorlar? Neden yarğılanmaları kendi istedikleri süreçte ilerliyor? Neden….? Neden….? Sorularını günlerce sıralayabilirim. Ama bir şey söyleyeyim. Biz suçlulara hesap sormasını bilemiyoruz. Belki salığımızdan, belki iyi niyetimizden, belki de merhamet duygumuzdan. Eğer bu belkilere hak veriseniz acilen kendinizi sorgulayın. Çünkü sizde kişilik problemi vardır. Ey bu milletin yiğit evlatları! 250 rakamını altından yazılmış bir hazine gibi sebebini unutmayacak bir şekilde zihninize kazıyın. Çünkü geleceğinizi satın almak istiyorsanız bu bedel size lazım olacak. Bu arada yazı bitti ben hala içinde neden sorularıyla boğuşuyorum. Nereye kadar sürecek bu soruların güleşi bilemiyorum ama piçlere hesap sorlmadan durulmayacak bir öfke var içimde bilesiniz. Ha bir de savaş hala devam ediyor. Unutmayın! bunların hepsi aslında “Din savaşı” bilmecesinin perdeleridir.

Davut TOPCU / MERSİN - davuttopcu33@hotmail.com

YORUM EKLE