Yıllardır Godot’ u bekler gibi bekleyip durdu Mersin, Basın İlan Kurumunu…

Yıllardır Godot’ u bekler gibi bekleyip durdu Mersin, Basın İlan Kurumunu…

Kurum diğer büyük kentlerde olduğu gibi Mersin’ e de el atacak, resmi ilan sürecinde bile olsa günlük gazeteleri denetleyecek ve gerçek anlamda gazetecilik yapanlarla, ilan almak için yasal prosödürü yerine getirmekten ibaret resmi protokolla yetinen dolgu gazetelerini birbirinden ayıracaktı.

O bekleyiş uzun sürdü ama sonunda gerçekleşti.

Sanırım 2010 ortalarında Basın İlan Kurumuna bağlı Mersin Şubesi faaliyete geçti.

Kentte yayınlanan günlük gazeteler başta olmak üzere resmi ilanla doğrudan, dolaylı ilgisi olan herkes heyecanla karşıladı şubenin açılışını…

Derken Şube her bürokratik aygıt gibi önce kuruluş, ardından kadrosunu tamamladı.

Yer, kadronun oturması falan derken, muhataplar merakla sıranın asıl meseleye gelmesini beklediler sabırla.

İyi de Mersin Basın İlan Kurumunun gelmesini yıllardır neden umutla bekliyordu veya daha doğru ifadeyle sormak gerekirse, ‘asıl mesele’ neydi?

Umutla bekleniyordu çünkü, Mersin’ de resmi ilan alma koşullarını yerine getiren 12 civarında gazete çıksa da, bunların en azından bir kısmının o resmi ilanı hak etmek için gerekli prosedürleri yerine getirdiği konusunda ciddi soru işaretleri vardı. Başta sektörün içinden gelenler olmak üzere konuya vakıf herkesin kafasını yıllardır meşgul eden, kafa karışıklığını giderecek, Devletin denetleme gücünü ortaya koyacak ‘düzenleyici el’ o nedenle hasretle bekleniyordu.

Şubenin açılmasıyla birlikte de o umutlar tazelendi, küllenmiş heyecan ateşlendi…

Kısaca beklenen şuydu aslında:

Mersin’ de aylık büyüklüğü yaklaşık 80-100 milyar arasında değişen ve resmi ilan almaya hak kazanmış gazeteleri ayakta tutmaya çalışan bir resmi ilan pastası vardı. –Bu pasta diliminin en önemli gelir kapısı olma özelliği hiç değişmedi yıllardır-

Basın İlan Kurumunun Mersin’ de faaliyete geçen şubesinin görevi de bu pastayı hak edenlere, belirlenmiş yönetmelik kurallarına uygun biçimde paylaştırmaktı. Kurtarıcı olarak beklenmesinin tek nedeni de buydu aslında.

Örneğin Basın İlan Kurumu resmi ilan alma koşulunu; 2 yıl düzenli olarak her gün yayınlayan ve yedi gazeteciyi istihdam ederek, 500 gazeteyi satmayı başaranların alacağını öngörüyordu.

Ne olur ne olmaz diye işin temel kuralını yineleyeyim:

-Yedi gazeteciyi istihdam etmek ve bunların Sosyal Güvenlik primleri dahil her türlü yasal haklarını, başta maaş olmak üzere verdiğini aylık maaş bordrosuyla tevsik etmek.

-500 tane gazeteyi haftanın altı günü basarak kaydı tutulan abonelerle, bayilerde satıldığını belgelemek.

Kural Mersin için buydu ve Basın İlan Kurumunun ana, hatta tek görevi de,  gazetelerin bu iki kritik kriteri yerine getirip getirmediğini denetlemekti.

Kasım 2010’ da çalışmaya başlayan Mersin Şubesiyle birlikte itiraf etmeliyim herkes umutlandı ilk günlerde.

Şubenin başına getirilen ve yerel gazetelerin kanatlanması beklentisini, umudunu adında taşıyan Umut Çor ‘un “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözleriyle işe koyuluşunu işte bu “devletin hak edene şefkat, hak etmeyene yumruk” olacak iradesinin günlük uygulamaya yansıması olarak heyecanla karşıladı sektörün tüm aktörleri.

Çor’ un umut saçan sözleri bundan da ibaret değildi. Şöyle devam ediyordu ilk günlerde:

“Kurumumuzun Mersin’e şube açmasıyla ilan gelirlerinde artış olacak. Ayrıca yerel basına destek vermeleri konusunda kentin kurumlarıyla da görüşmeler yapıyoruz.”

“Basın İlan Kurumu yerel basının çok önemli noktalara gelmesinde itici güç olacak; çok okunan, çok takip edilen yayınlar hazırlayıp yalnızca Mersin’de değil Türkiye’de adı geçer konuma gelecek”

Kurumun açılışıyla ilan gelirlerinde artış olacağını söyleyen temsilciye inat hiçbir şey değişmedi Mersin’de.

Aksine eskiden gazetelerin kimi etkinliklerden aldığı reklam, ilanlar benden geçecek iddiasıyla o gelirlerin bir kısmına el koymaya kalktı. (Narenciye festivali nedeniyle komitenin yerel gazetelere ayırdığı kısıtlı paradan Kurumun Mersin temsilciliğinin %15 almaması için deveye hendek atlatma misali, yerel gazetelerin hangi yöntemleri keşfettiğini, işin içinde olanlardan öğrenebilir, merak edenler.)

Anlayacağınız istihdam ve gazetelerin tiraj, dağıtım gibi en önemli  bütçe kalemlerini denetlemekle yükümlü kurumu o asli görevini bırakıp başka konulara merak saldı.

Bununla da sınırlı kalmadı, gelişmeler.

Dün Serdar Keskinışık’ ın gerçek gazetecilik başarısı olarak nitelendireceğim haberiyle öğreniyoruz ki, Basın İlan Kurumu gibi hayli ciddi bir resmi Kurumun Mersin temsilcisi resmi ilana hak kazanmış 12 gazetesinin sahipleriyle toplantı düzenliyor, toplantı sonunda gazetelerin 12’ den 8’ e düşürülmesi amacıyla birleşmeleri konusunda bir de protokol imzalatılıyor.

Haberi okuyunca gözlerime inanamadım. Tanıdığım 10 yılı aşkın zamandır tek bir yalan haberine rastlamadığım Serdar’ ı aradım, haberin detaylarıyla ilgili…

Yetinmedim, pek çok gazete sahibi, yöneticisi, o toplantıda yer almış, almamış isimlerle görüştüm. Olay tümüyle doğru.

Türkiye gibi basın özgürlüğüyle övünen bir ülkede, gerçek görevini yapsa zaten o gazetelerin bir kısmının resmi ilan almamasını sağlayacak ve doğal seleksiyonun yaşanmasını hızlandıracak kurumun Mersin temsilcisi asıl işini bırakmış, akla, mantığa, hukuka sığmaz yöntemlerle gazetelere bir protokol imzalatıyor.

Protokol metninin bir suretini istediğim o imzayı atmış insanların bana verdiği cevap, çok daha vahimdi: Protokol tek nüsha olarak düzenlenmiş ve kimsede örneği yok. Kısaca hayli ciddi bir belgeyi imzalayanlar, taahhüdü altına girdikleri koşulları belirleyen metnin bir örneğine sahip değiller.

Görüştüğüm gazete sahibi dostlar, daha da vahimini söylediler. Kurumun Mersin temsilcisi bundan sonra Mersin’ deki resmi ilan alan gazete sayısını 8 ile donduracaklarını, yeni gazetelere bu pastadan pay alma hususunda geçit vermeyeceklerini de söylemiş.

İyi de nasıl yapacak bunu?

Türkiye gibi hür girişimin, kuralları yerine getirdiği sürece her türlü işi yapmasının serbest olduğu bir ülkede nasıl engelleyecekmiş yeni bir gazetenin yayın hayatına girmesini ve kriterleri yerine getirdiğinde resmi ilan almasını?

Sorunun yanıtı yok. Tek Allahın kulunun da çıkıp mantıklı bir şey söyleyeceğini sanmıyorum.

Yenilere her türlü zorluğu çıkaracağını sananlara söyleyeceğim tek söz var: Keşke bundan sonra çıkacak gazetelere uygulamayı düşündüğünüz denetimleri mevcutlara yapsanız. Zaten kendiliğinden ciddi bir ayıklama yaşanır.

Dünyada yazılı basın zaten can çekişiyor ama Mersin yerel gazeteleri ondan çok önce komaya girmişlerdi.

Kurtarmaya gelenlerin yaptığına bakar mısınız?

O nedenle yıllardır tekrarladığım bir duayla noktalamakta yarar var yazıyı:

“Allah kurtarıcılardan kurtarsın”

YORUM EKLE