Temmuzda bir bahar

                                 Temmuzda bir başka olur bahar. Bir başka yaşanır bu vatanda temmuzun baharı. Bu baharda çiçekler bir başka açar. Bir başka koku dolanır sokaklarda. Karanlık bir an önce çekip gitmek ister, gördüğünde erken doğan güneşleri. Güneş hiç doğmak istemez yiğitleri kıskanırcasına. Bu bahar bir başka meyve saklar meralarında. Siz hiç soğuk kaldırımlarda al al yüzleriyle seyyah eden yiğitler gördünüz mü? Bir adım geriden gelir gölgeler. Mermiler yetişemez adreslerine. Ama yiğitler haykırdığında, ölüm gelmekten korktuğunda, yiğitler saf saf durduğunda, gece ben bu gün gelmeseydim dediğinde bir Ömer Halisdemir yüzünü toprağa gömer; Musab bin Umeyr’in ben görevimi hakkıyla yapamadım dercesine. Böyle geceler var mıdır baharın kalbinde bilinmez ama böyle yiğitler vardır bu vatanın her karışında. Şeref ve izzet yeniden yorumlanır simalarda. Gelsin poyrazlar, vursun hoyrat fırtınalar ve çaksın şimşekler. Buradan Aliler, Hasanlar, Hüseyinler, Fatmalar, Ayşeler geçti, Ey Korku kim yerinden bir adım geriye atar. Ey Haddini bilmez azgın mahlûkatlar, Ey Siyonist’in daimi köleleri; Siz daha azabı görmediniz, Siz sadece ölümün nasıl korkutulduğunu yaşadınız. Abdest almayı gelin bir de bu yiğitlerden öğrenin. Bilir misiniz ki bu delikanlıların aldıkları abdest suyu tertemizdir. Yürü Ey toprak, Ey yeryüzü, Yaklaştır yiğitlerin düğünün bu meydan aşk meydanı. Her mermi bir davettir Kevser havuzuna. Al desem bizi de götürür müsün? Ey şarapnel parçası, bizi de taşır mısın? Oralara. Ne söylesem ne eylesem bu davetin sahipleri alınlarından okunur, bize kalır hüzünler. Artık bu vatanda sadece analar ağlamıyor. Değiştirdiniz yiğitlerim türkülerimizi. Artık bu vatanın her köşesinde türküler bir başka yakılır meydanlarda. Gördünüz mü Hz. Muhammed ümmetinin son sedasını. Her sala bir yiğidin düğün müjdesidir. Toplanın kuşlar semaya kanatsız uçanlara selam götürün. Seher vaktin bu bahçede 250 gül biter ve her birinin kokusu birbirinden ayrıdır. En üstünü annesine veda eden tek evladının ki midir? Kundaktaki evladına son sarılanın ki midir? Yoksa ben artık geri gelmem size vatanı bıraktım diyenlerin ki midir? Bilinmez ama en değerlisi, bu vatanın 250 goncasının ekildiği toprağa edilen secdelerindeki gözyaşlarının beslediği dualardaki feryattır belki de. Yıllardır fedakârlıkla besledikleri, emek harcadıkları umutlarını, bir Aslanın iblislerin isyanına kükremesiyle hiç düşünmeden toprağa ekildiği bir mevsimdir bu. Bu meydan efelerin meydanı, yiğitlerin ısınma hareketleridir. Artık bu diyarlarda destanlar yeniden yazılacak. Şanlı tarih her dilde yeniden edeple bir çağın dirilişine şahit olacak. Hatipler sözlerini yiğitlere saklayacak bundan sonra. Ey Uzun adam! Bu millet seninle yağmurlarda yürüdü, seninle ıslandı. Artık güneşin doğma vakti gelmiştir. Unutmadı, unutmayacak. Sen de unutanları unutma, affetme! Sözün bittiği yerde, son sözünü söyleyen 250 yiğidimizin canının yanmasına müsaade etme!

Davut TOPCU / MERSİN
davuttopcu33@hotmail.com

YORUM EKLE