Taktik savaşı

                          Taktik savaşı

                          İnsanoğlunun yaratılıp dünyada var olduğundan bu güne kadar hep bir mücadele cereyan etmiştir. Bu mücadele birçok farklı boyuta ve çeşitliliğe sahiptir. Bu mücadele; Kimi zaman üstün gelme, kimi zaman madde üzerinde hak iddia etme, kimi zaman da yüreğinde taşıdığı değerlerin sahiplenilmesi ve yaşatılması amacını gütmüştür. Fakat işin derinine daldığımızda her mücadelede bilinçli ya da bilinçsiz bir taktik savaşının ortaya çıktığı görülmüştür. Öyle bir mücadele var ki kişilere indirgenemez. Ama işin özünde kişinin başrolünü oynadığı destansı bir eylemi yüreklerde yeşermesi sonucu ortaya çıkan özgürlüğün, bağımsızlığın ve vatan sevgisinin mücadelesidir bu. Kimi zaman ülkeler arası ilişkilerde görüldüğü gibi, toplumlar, milletler hatta şahıslar arasında da bir taktikle yürütülür bu savaşlar. Yaşamış olduğumuz şuan ki zamanda tarihin seyrine yön verecek nitelikte verilmiş ve 250 şehitle taçlandırdığımız çok büyük bir mücadelede, eğer amaç edindiğimiz asıl mevzuya sadık kalarak profesyonel bir taktikle bu destanın son paragrafını yazamazsak bütün yapmış olduğumuz emeklere çok hem de çok yazık olacak. Bir millet düşünün olması gereken yerde olmuş, yapması gerekeni yapmış, her mitingde hak ettiği talepleri yenilemiş, yine bir haince eylem olursa daha fazlasını yapacağız diyerek haykırmış, en değerli ciğer parelerini bu uğurda feda etmiş ve sonunda yine reisine selam durmuş. Bu milletin yaptığı kesinlikle yabana atılamaz. Bu fedakârlık hadsizce harcanırsa vallahi sorumlulara zinhar haram olur. O halde meseleyi iyi kavramak lazım. Çünkü hep bu mazlum milletin galibiyetleri; cibilliyetsizlerin sarhoşluğu ve karanlık bir yerlere ram olmaları yüzünden masada ayak oyunları ile kaybedilmiş. Umarım meselenin ne olduğunu bu satırlarla fark etmiş ve ne demek istediğimin anlamlandırmaya başlamışsınızdır. Yoksa yazımın devamını okumanıza lüzum yoktur. Aslında konunun hakikatini daha önceki yazımın son cümlesinde söylemiştim. Yine burada zikredeceğim. Gelelim mevzunun kılcal damarlarına. Dünya da insanoğlunun üzerine hâkimiyet kurmak, isteyen inkârda ısrarcı davranan bu topluluk elde etmek istediği ülkelerde mutlaka kaos rolü oynar ve Müslümanları bu işin faili göstermeye çalışırlar. Bunu çeşitli taktiklerle yapmaktadır. Bazen gücü fazla olmayan topluluklarda açıktan zülüm faaliyetleri göstererek yapar bazen de kukla rejimlerle yapar. Fakat nadiren de kullandığı bir yöntemde vardır ki işte bu yöntem en can alıcı bir seviyede bir yöntemdir. İnsanın bilinçaltını etkileme, zihin kontrolü yaparak yönlendirme yani kısacası beyin frekanslarını manipüle ederek hiçbir şekilde boyun eğmeyeceği bir amacın faili durumuna düşürülerek uygulanana bir taktiktir. Asıl görülmesi gereken madalyonun bu yüzüdür. Olaylara çıplak bir gözle bakarak bu taktiği anlamamız mümkün değildir. Benim yaptığım bir alışkanlık olan meselelere komplo yönden bakarak bu taktiği bir nebze anlayabiliriz. Tabloya iyi bakmak ve renkleri birbirine karıştırmamak gerekiyor. İşin aslı dediğimiz ana roller bu millet tarafından icra edilmiş, vatan sahtı ihanete karşı ciddiyetle savunulmuş ve bütün dünyaya vatan sevgisinin yeni yorumu gösterilmiştir. Şimdi sıra bu emanete sahip çıkmanın bir erdem olduğunu zamanında millete aşılamış liderin ihanet çetelerine vatan sınırlarının ne kadar keskin olduğunu öğretmek kalmıştır. Fakat ne haldir bir türlü anlayamadığım bir senaryo sahneleniyor. Zalim topluluğuna ders vermek için çıktığımız maçta bir sağa dönüyorum, bir sola dönüyorum birçoğu karşı takımın oyuncuları fink atıyorlar. Sonra tekrar bakıyorum birçok bölgede hastalıklı oyuncular geziyor. Takım tam şaha kalkıp hedefe giderken kendi kalemizde hezimet oluyor. Kafam karışıyor. Yanlış sahada mıyız, kale bizim değil mi? Hakem yoksa oyuncu mu? Piyasada kaç tane top var? Galiba ben bu maç işinden pek anlamıyorum. Fakat benim düşündüğüm bir başka rol oynanıyor. Dünyada yüzyılın en büyük taktik savaşı olan NLP sistemi bir savaş malzemesi olarak kullanılıyor bence. Siz bir daha düşünün ve tablonun bir analitiğini gözden geçirin. Muhtemelen siz de bir NLP oyununun farkına varacaksınız. Yine de benim bu yorumum davaya sahip çıkmak için bir tespit niteliğindedir. Eğer gerçekten bize şehitler tarafından verilmiş olan zaferi pekiştirme ödevini tam manasıyla yapmak istiyorsak -ki mecburuz- önce hastalıklı ruhları elden geçirmeli ihanet bulaşmışları da piyasadan silmemiz gerekir. Gel gelelim bu bahsettiğim gerçekten büyük bir hamledir. Fakat asıl meselede tüm hayatımızda mücadelesini vereceğimiz olan “Din savaşı” müsabakasında güçlü bir rakip olarak rol alıp karanlığın sırtını yerine getirmektir.

 

 

Davut TOPCU / MERSİN
davuttopcu33@hotmail.com

YORUM EKLE