Suriye Savaşının En Çok Etkilediği Ülke: Lübnan

Lübnan 1.2 milyon Suriyeli mülteciden yüzünden bunalmış bir ülke olarak sürekli yetkili ağızlardan mültecilerin gitmesi gerektiğinin duyulduğu bir ülke.

Türkiye'de genelde “Suriye’deki savaş en çok bizi etkiledi” görüşü var. Ancak bu düşünce Lübnan’a haksızlık olabilir. Sadece mülteciler üzerinden değil, mezhep ve dini çatışmaları tetiklemesi de söz konusu.

Lübnan’da resmi rakamlara göre 1.2 milyon hatta gayri resmi verilere ve Lübnanlı bazı yetkililerin söylediğine göre 1.5 milyon Suriyeli mülteci yaşıyor. Lübnan’ın nüfusu ise mültecilerin çıkarılması halinde yaklaşık 6 milyon kadar, yani suriyeli mülteciler nerdeyse nüfusun çeyreği. Türkiye’de resmi rakamlara yaklaşık 4 milyon mülteci var diyoruz ve 5 milyon rakamını baz alsak bile bu bizim 80 milyonluk nüfusumuzun 16'da biri kadar ediyor. Biz bile 16'da birle farkedilir ölçüde sıkıntılar yaşıyorken 4'te veya 5'te birlik oranın Lübnan için ne kadar yıkıcı olduğunu birde siz düşünün. Sadece Lübnan değil Ürdün içinde aynı şey geçerli, onlarda nüfusunun %10-15 kadarı bir mülteci barındırıyorlar.

Yani bu sorun bizde olduğu gibi Lübnan ve Ürdün’de de var maalesef. Fakat Lübnan’da mültecilerden ziyade asıl sorun radikalleşme ve bunun getirdiği çatışma ve bombalı eylemler.

Lübnan’daki karmaşık demografik yapı sebebiyle Suriye’de yaşanan her gelişme az veya çok illaki Lübnan’ı da etkiliyor. Bu etkileri ilk olarak 2012 ve 2013 yıllarında Lübnan’ın ikinci büyük şehri olan Trablusşam da gördük. Hristiyanların, Nusayrilerin ve Sünnilerin yoğun yaşadığı yarım milyon nüfuslu şehirde Esad yanlısı Nusayrilerle, Esad karşıtı Sünniler sık sık çatışmalara girdiler ve Lübnan Ordusu bu çatışmaları dindirmeye çalışıyordu. Yani bu şehir Türkiye’nin sağ-sol çekişmesinin(1977-1980) tıpkısının aynısını kendi çapına göre daha şiddetli bir şekilde yaşamıştı. Bugün bile Trablusşam ve Beyrut’taki Nusayri mahalleler ile Sünni mahalleler arasında keskin cepheleşme vardır ve ortadan geçen bir yolun her iki tarafında’da bu kamplaşmayı görebilir ve bir tarafın mesubunun yolun karşısına geçmediğini görürüz. Beyrut ve Trablusşam'daki Nusayri mahallelerinde Suriye Baas Partisi yanlısı Sosyal Nasyonalist Parti bayraklarını sık sık görmekte mümkün. Türkiye’deyse Lübnan’da yaşananlar gibi bir Alevi-Sünni çatışması olmadı, sadece sert söylemler oldu ama sokaklara sirayet etmedi.

Lübnan ordusunun bir başka müdahalesi ise 2014 ağustosunda oldu. Haziran 2014’te Lübnan’ın doğusundaki Arsal şehri ve çevresi IŞİD ve El-Nusra Cephesi’nin eline geçti. 2-7 Ağustos tarihleri arasında yaşanan çatışmalarda ise Lübnan Ordusu, Arsal şehrinden radikal örgütleri çıkarmayı başardı. Benzer girişimler eylül 2015’te de yaşanmış ancak El-Nusra ve IŞİD yine başarısız olmuştur. IŞİD, bu başarısız girişimlerden sonra dünya genelinde yaptığı gibi stratejik değişikliğe gider ve artık toprak elde edemeyeceğini anlayınca bombalı eylemlere yönelir. Özellikle Şiiliğin İsmailiye koluna mensup Hizbullah örgütünün kontrolündeki bölgelerde veya Hristiyanların yoğun yaşadığı semtlerde ve kasabalarda bombalı eylemlere başvurmuştur ve hala başvuruyor. Bunların en büyüğü ise Hizbullah kontrolündeki bölgede 52 kişinin öldüğü saldırıydı ama aynı gece Paris’te 135 kişinin öldüğü IŞİD saldırısı olduğu için Lübnan’daki saldırı gölgede kalmıştı.

Lübnan’daki siyasiler genelde Suriye baskısı veya onun müttefiki Hizbullah’tan çekindiklerinden sorunları yönetmek konusunda pek rahat hareket edemiyorlar. 2005 yılında şuanki başbakan Saad Hariri’nin babası olan eski başbakan ve Baas rejimi karşıtı olan Refik el-Hariri suikaste kurban gitmiş ve Suriye’ye yönelik halk tarafından tepkiler sokaklarda protestolar şeklinde olmuş ve bu protestolar aynı zamanda ülkede halen varlığını sürdüren Suriye ordusunada yönelik gerçekleşmişti. Suriye Ordusu ülkede ki 15.000 askerini mart 2005’te yani suikastten tam bir ay sonra tamamen çekmek zorunda kaldı.

Eğer Suriyeli mülteciler gitmezlerse Lübnan’ın savaştan en çok etkilendiği nokta ise kuşkusuz demografik yapının değişmesi olacak. Daha önceki iç savaş(1975-1990) Hristiyan çoğunluğa karşı Müslümanların artması yüzünden çıkmıştı. Ürdün iç savaşı(1971) yüzünden Ürdün’deki krallığın ülkedeki FKÖ militanlarını tehdit olarak görmesi ve onları Lübnan’a ve Suriye’ye sürgün etmesi ve daha önceki Arap-Yahudi savaşlarından dolayı Lübnan’a gelen Filistinliler, Lübnan’da Müslüman nüfusun Hristiyanları geçmesini sağlamıştı ve daha kalabalık olmaları sebebiyle yönetimde daha fazla hak istemeleri yüzünden savaş çıkmıştı. 15 yıldan fazla süren savaş sırasında 1 milyon Hristiyan ülkeden kaçmış ve Müslüman nüfus yoğunluğu güçlenmişti.

Şimdi ise Suriye’den gelen mülteciler demografiyi yeniden değiştiriyor. Müslümanlar Hristiyanlardan fazla olsalar da Sünni-Şii-Alevi diye ayırınca Hristiyanlar halen daha fazla ama Suriyeliler bunu değiştirdi. Onlar sayesinde Sünnilerin sayısı önce Şiileri sonrada Hristiyanları geçti. Yani Şiiler artık Müslüman kesimdeki demografik üstünlüğünü yitirmiş durumda. Suriye Savaşı öncesinde Lübnan’da toplam Müslüman nüfus Hristiyanlardan fazlaydı ama Müslümanların çoğu Şiilerden oluşuyordu. Şimdi Sünnilerin elde ettikleri bu demografik üstünlük ülkeyi nereye götürecek belli değil ve herkes Suriye’nin yansımaları Lübnan'da savaşa dönüşecek diye korkuyor.

2012-2013 yıllarında ki Alevi-Sünni çatışması, 2014 ve 2015’teki IŞİD ve El Nusra gibi örgütlerin toprak kazanma çabaları, 2015’ten bu yana Şii ve İsevi mahallelerde patlayan bombalar, Suriye İç Savaşına paralel olarak Lübnan’da da iç savaşın çıkmasını sağlayacak gibi ve demografik değişim bunu kolaylaştırabilir. Umarım yanılırım.

YORUM EKLE