Sovyet Rusya Örneği ile Türkiye'de Yaşanan Siyasi Temizlik Süreci

 Sovyetler Birliğinin efsane lideri Joseph Stalin, her ne kadar başarılarla dolu bir hayat yaşamışta olsa büyük bir ülkenin başında olmanın verdiği büyük bir güç ve sorumluluğa sahipti. Bu güç ve sorumluluğun ağırlığı ister istemez insanı şüpheciliğe ve paranoyaklığa itebiliyordu. Çünkü bu ağırlık kaybedilirse ülke için büyük bir felakete sebep olabilirdi. Stalin, ülkesinde ki potansiyel tehlikelere karşı bu yüzden ister istemez şüpheci ve paranoyak bir şekilde hızlı ve kararlı hareket etmek zorunda kalıyordu.

O dönem dünyada ki tek büyük komünist ülke olması sebebiyle diğer dünya egemenlerine örnek ve istikrarlı bir portre çizmesi gerekiyordu. Bu yüzden yavaş ve düşünceli hareketler çok riskliydi. Ülkede Troçkistlerden Turancılara kadar bir çok ülkeyi mahvedebilecek tehlike bulunuyordu. Eğer bu durumda bir şey yapılmaz ise Rus iç savaşı(1917-1922) tekrar yaşanabilirdi. 1936 yılında Stalin bu tehlikelerden dolayı büyük bir siyasi temizlik süreci başlattı ve bu süreç Almanların ülkeyi işgaline(1941) kadar sürdü. Aradan geçen bu 5 yıllık evrede 650 bin küsür kadar muhalif tasfiye edildi. Maalesef bunların içinde masum insanlar vardı. Ancak böylesine geniş çaplı operasyonlar da kurunun yanında yaşın yanmaması imkansız ve kaçınılmaz oluyor maalesef. Bu süreçte ülkede ki Troçkistlerin önü kesilmeye çalışılıyordu çünkü Troçki, Stalin’in en sıkı muhalifiydi ve Troçki'nin liderlik edeceği Stalin karşıtı bir karşı devrim denemesinden söz ediliyordu.

Troçki, Lenin ve Stalin Bolşevik Devrimin ana kahramanlarıydı. Troçki, Lenin’in ölmesinden sonra Stalin’e karşı çok sert muhalefet ediyordu. Bu muhalefet yapıcı değil yıkıcı nitelikteydi. Bu yüzden siyasi temizlik sürecinde ülkeyi olası bir karşı devrimden yada iç savaştan korumak için hızlı ve kararlı bir operasyon gerekliydi. Yargılama yerine infaz bu yüzden şart olmuştu. Troçkistlere yönelik bu süreç farklı muhalif pozisyonları da etkiledi; bunlar ülkede ki milliyetçi gruplardı. Özellikle ayrılıkçı Türk, Kafkas ve Ukraynalı hareketler ülkede bölünme tehlikesi yaratıyorlardı ve bu yüzden sürece onlarda dahil edildiler.

Ancak bu süreç sınır ötesinde tehlikeli biri tarafından takip ediliyordu. Nazilerin lideri Adolf Hitler bu operasyonu yakından izliyordu. Hitler, Sovyet işgali öncesinde “Biz sadece kapıya bir tekme atacağız sonrasında çürümüş bina kendiliğinden çökecek” diyordu. Böyle demesinin sebebi ise bu tasfiye sürecinden kaynaklanıyordu. Çünkü 40.000 Troçkist general ve subay yok edilmişti. Bu yüzden Hitler, işgal gerçekleştiğinde ordunun oldukça zayıf olacağını tahmin etmişti. Aslında haklı çıktı çünkü işgal sürecinde kızıl ordu çok kayıp veriyordu. Sebebi de temizlik sürecinde ordunun üst mevkilerinde yer alan pek çok ismin tasfiye olmasından ötürü orduda bozulan düzendi ve tasfiyeler sırasında çok tecrübeli isimler kaybedilmişti. Hitler ayrıca azınlık pozisyonunda ki halkların içinde ki ayrılıkçı önderlerinde bu süreçte temizlenmesinin, bu halkların işgal sırasında Alman saflarına katılmasını sağlayacağını düşünüyordu. Bu konuda da haklı çıkmıştı çünkü pek çok milliyetçi ve dinci duygulara sahip halk, Almanların yanında saf tutmuştu. Başta Ukraynalılar ve Türklerin bu tutumları Almanlara çok kolaylık sağlamıştı.

Yani işin özeti şu ki, bu siyasi temizlik süreci Hitler’e işgal için cesaret vermiş ve savaş sırasında Sovyetler Birliğinin normalinden çok daha fazla hasar görmesine neden olmuştur.

Şimdi gelelim asıl mevzumuza.

Tıpkı bir zamanlar Troçki ve Stalin’in birlikte bolşevik devrimi gerçekleştirmesi ama sonradan taht kavgasına girmesi gibi aynı şekilde FETÖ’de farklı iktidarlarla(Çoğunlukla AKP ile) birlikte Türkiyeyi dönüştürüyordu. Yaygın sermaye ağı büyük ihracatlar yapıyor, pek çok sektörde binlerce istihdam yordu. En önemlisi de, ülkeyi devletçi ekonomiden serbest piyasa ekonomisine sokuyordu. Ancak günün birinde politikalara yönelik farklı bakış açıları serbest piyasa ekonomisine dönüşümü sağlayan iktidar ve FETÖ’yü birbirine düşürdü. Tıpkı Stalin’in politikaları yüzünden Troçki’nin sert muhalefet etmesi gibi, FETÖ’de yapıcı değil yıkıcı olan bir muhalife dönüştü.

Tıpkı zamanında Troçki’nin karşı devriminden endişelenildiği gibi FETÖ‘nünde darbesinden istihbarat endişe ediyordu. Artık darbe teşebbüsü gerçekleşti ve şimdi infaz şeklinde olmasa da idam arzulu bir yargılama süreci ile tasfiye mevcut. Kötü olan şu ki orduda ki general ve amirallerin yarıya yakını tasfiye olmuş durumda. Diğer rütbeliler de eklenince korkunç oranlar ortaya çıkıyor. Pek çok özel şirket sahibi ve yöneticisi de bu süreçte tasfiye oldu. Kamuda ki tasfiyeler sebebiyle de pek çok kurumda düzen bozulmuş durumda. Elbette bu tasfiyeler olması gereken şeyler. Ancak kamu düzeninde, iş dünyasında ve orduda ki ani değişim büyük risk barındırıyor. Bu yüzden Sovyet örneğine bakarak operasyonlarda aceleci ve öfkeci olmak yerine sakin ve dikkatli olmakta fayda var. Elbette Türkiye’yi işgal edecek kadar manyak biri dünya da yoktur. Hitler manyaktı o yapar.

2016 sonlarında Yunanistan Genelkurmay Başkanı Evangelos Apostolakis ile Savunma Bakanı Panos Kammenos Türkiye'yi görüşmek üzere bir toplantı yaptılar. Toplantıda Yunan Genelkurmay Başkanı, Türkiye ile bir savaşa girilmesi halinde en iyi zamanın şimdiki zaman olduğu görüşünü iletti.
Peki o toplantıdan nasıl bir karar çıkmıştı? Muhatabımın ifadesiyle “Keşke ekonomimiz bu kadar kötü olmasaydı" diye düşünüp vazgeçtiler.
Yani bu demek oluyor ki, eğer Yunanistan şuan ekonomik krizde olmasaydı bize saldırmıştı. Bizim bu karmaşık halimizin saldırmak için en uygun zaman olduğunu düşünüyorlar. Ufacık Yunanistan bile böyle bir cesarete eriştiyse oturup baya bir düşünmemiz gerekiyor. Kim bilir Yunanistan'ı yensek bile anadolu ne kadar hasar görürdü, tıpkı Sovyetler Birliğinin gördüğü gibi.


Şuan halen devam eden bu tasfiye süreçlerinin kısa veya orta vadeli de olsa ekonomiye büyük etkisi olacaktır, bu konuda dikkat etmek önemli. Zaten ülkemizin 7 yıl aradan sonra 3. çeyrekte ekonomik olarak %1,8 küçülmesi bunu kanıtlıyor. Bakalım 4. çeyrek büyümesi ne olacak.

Asıl önemli olansa Sovyet örneğinde olduğu gibi bu işin Troçkistlerden başlayıp milliyetçi gruplara yani FETÖ‘den başlayıp farklı muhaliflere taşmaması. Çünkü bu taşma ülkemizin birlik ve beraberliğine en büyük darbeyi vurur ve insanları devlete küstürür.

Tarih, okuyup ders almamız için var. Bu yüzden Sovyet tarihini yaşadığımız sürece ışık tutması için seçtim. Umarım onların yaşadığı riskler ve sıkıntılar bize tekerrür etmez. Bunun için tasfiye sürecinde farklı muhalifleri kurban etmemek çok önemli. Aksi halde kurbanlar devlete küsmese bile onların nesli, atasına yapılanları görüp intikamcı yaklaşabilir.

Tıpkı Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi devlete küsmüş insanların torunları(Boris Yeltsin, Gorbaçov) 90’lı yıllarda ülkeyi parçaladığını ve sonrasında yaşanmaz bir yer haline getirdiğini unutmayalım.

Umuyorum bu tasfiyeler haksız tahribatlar yaratmaz, yaratırsa geleceğimiz tehlike altında demektir.

YORUM EKLE