Sever Büyükşehir adayı mı?

Kolay cevap arayanların merakını giderecekse hemen söyleyeyim: “Evet”…

Bakan yardımcısı olarak atanması ardından Bakanlığına bağlı olmayan resmi kurumlar başta olmak üzere tüm ilçeleri kapsayacak biçimde kuruluşlara yapılan ziyaretlerin görünen yanında perde arkası en önemli nedeni de adaylık projesiyle ilintili.

Aday olup olmadığı sorusunun kolay yanıtlanması sürecin de kolay işleyeceği anlamına gelmiyor.

Aksine yanıtlanması hayli zor iki soruyu akıllara düşürüyor bu kolay cevap: Adaylığa niyetlenmek yerel seçimlere AK Parti adayı olarak girmeye yetecek mi? Daha da önemlisi geçmişte yeterince hüsranla sonuçlanmış bu tür dışarıdan empoze aday belirleme yöntemleri Sever’ i Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığına taşır mı?

Sever’ in, diğer pek çok isimle birlikte gireceği partisinin adayı olma yarışında, bugüne kadar tanık olduğumuz Mersine özgü koşullar göz önünde bulundurulduğunda sanıldığı kadar kolay değil.

Sever veya onu destekleyenler bilmeyebilir ama onu bugünden Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş gibi kucaklayanların farkında olmadığı veya bilinçli olarak görmezden geldiği süreç AK Parti cephesinde hayli karmaşıktır ve son dakikaya kadar inanılması zor sürprizlere gebedir. (2004 seçimleri sürecinde Başbakan Erdoğan’ ın gönlünden geçmesine rağmen Kadri Şaman’ ın son dakika devre dışı kalması bu konuda nice dersle dolu çarpıcı örnek olarak yazılmayı bekliyor)

Hayli çetrefilli adaylık ta, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı olmanın ön koşuludur ama ipi göğüslemek için sanılandan çok daha fazla engelin aşılmasını gerektiren koşunun sadece ilk evresidir.

İki bölümden oluşacak bu yazıda önce AK Parti’de artık gelenekselleşmiş aday adaylığından adaylığa uzanan sürecin nasıl geliştiğini ve o süreç içinde Sever’ in şansını ele almaya çalışacağım.

Hayli gecikmeli de olsa –sanırım Bakan yardımcıları arasında en son atamadır- Sever’ in Ekonomi Bakan yardımcısı yapılması Çağlayan’ın sabırlı ısrarıyla gerçekleşmiştir ve Erdoğan’ın Siyasi Müsteşarlık olarak adlandırdığı genel tanımdan çok, Çağlayan ile Mersin arasında köprü olacak, Bakana ulaşmakta güçlük çeken teşkilat taleplerini karşılamaya yönelik olasılığı daha yüksektir.

Sever’ de atandığı günden itibaren Ankara’dan çok Mersin performansıyla Bakan yardımcılığından çok, AK Partinin yaklaşan yerel seçimlerdeki adaylarından biri izlenimini vermektedir. (En azından atanmasının ardından çevresini sardığını şaşkınlıkla izlediğim kimi simalar bu havayı yaymaya çalışmakta)

Büyükşehir adaylığı açısından Çağlayan’ ın Sever’ i Bakan yardımcısı atama süreci, belli ki uzunca zaman tasarlanmış, kimi hesaplara dayalı bir adımdır ve aday sıkıntısı yaşanması halinde “ masada B planı bulunsun” düşüncesini çağrıştırıyor. Tüzmen’in düştüğü yanlışlardan belli ölçüde dersler çıkarıldığı da anlaşılıyor ki, bu açıdan kendi içinde tutarlı hamledir de.

Gerçekten Çağlayan, Tüzmen’ in Eyiceoğlu ile yaşanan hüsrandan etkilenmiş olmalı ki, en uygun zaman ve zeminde Sever’ i aslında Bakan yardımcısı olarak atamakla kalmıyor. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışı için kamuoyuna yönelik anketlerle başlayacak seçim potasına erkenden sokarak, kapalı kapılar ardında adaylık teklifi bekleyenlere de, tercihiyle ilgili dillendirilmemiş mesajlar veriyor.

Satranç deyimiyle ifade edersek hamlenin doğruluğu tartışılmaz.

Ama hamlenin doğruluğu süreç içinde mutlaka gerçekleşeceği anlamına gelmiyor. En azından geçmişteki iki dönem Büyükşehir Belediye Başkan adayının belirlenme yöntemi bu konuda Mersin adına öylesine çarpıcı derslerle dolu ki, o dersleri bilmeyenlerin yaşayacakları hayal kırıklığı nice hayatı karartabilir de.

Çünkü AK Parti’ de Bakan da olsa, özellikle Büyükşehir Belediye Başkan adaylarının belirlenmesinde belli oranda etki söz konusu. (Dört Milletvekilinin bir isim üzerinde uzlaşmaması sonucu ortaya çıkan Tüzmen’ in 2009 seçimlerindeki Eyiceoğlu ısrarı ekstrem bir durumdur ve gereksiz angajmanın neye mal olduğu hafıza sorunu yaşamayanların unutacağı türden değildir)

Başkan adayları için son kararı verirken Erdoğan’ın aradığı kamuoyunca bilinen bilinmeyen pek çok özellik bir kez daha devreye girecek.

Kamuoyuna pek yansımaz ama 2004’ten başlayarak tanık olduğumuz tüm seçimlerde Erdoğan tartışılmaz tek seçiciliğini ortaya koydu ama masaya da elini güçlendiren belge, bilgilerle geldi.

Kriterlerin ilki ve belki de en önemlisi doğrudan Erdoğan’ ın sıkça başvurduğu ve halkın genel kanaatini ortaya koyan tarafsız kurumlara yaptırılan kamuoyu anketleridir.

Erdoğan’ın göz önünde bulundurduğu ikinci ölçüt, partiye örgütlerinin görüşlerini yansıtan temayül yoklamalarıdır. Kimi yönlendirmeler söz konusu olduğu için Kamuoyu anketleri kadar etkili değildir ama teşkilatların gazının alınması bakımından hep ciddiyetle başvurulan yöntemdir. Kısaca adayların kazanmasına yetmese de devre dışı bırakılmalarına yol açan veriler olarak ta özetlenebilir.

Üçüncü kriter Milletvekilleri ve il başkanının görüş ve kanaatleridir. Bu aşamada da Başbakan tüm aktörleri dinler ama Mersin gibi geçen iki seçimde uzlaşmanın yaşanmadığı illerde pek kıymeti harbiyesi yoktur.

Üç aşamanın sonunda Erdoğan genel merkezdeki çekirdek ekibi toplamakta, yukarıdaki kriterler yanında kurmay kadrosunun adaylarla yaptığı mülakatlar da masaya yatırılarak sonuçta bir isim üzerinde karar kılınır. (Bu arada adayın ekonomik anlamda kimseye bağımlı olmaması da Erdoğan’ın son kararını etkileyen en önemli tercihlerden biridir)

Görüldüğü gibi Bakan bile olsa Çağlayan’ın desteklediği ve uygun bulduğu bir adayı tek başına empoze etme şansı belli koşullarda ve bir yere kadar geçerlidir.

Mersin yerelinde 2009’daki aday belirleme sürecinin farklı gelişmesi genel yöntemin önümüzdeki seçim döneminde de uygulanmayacağını göstermez. Aksine sandıkta ortaya çıkan hezimet nedeniyle yeterince dersler içermesi bakımından epeyi sağlıklı olduğunu ortaya ama o koyar.

Kamuoyunun benimsemediği, teşkilatın asla yönelmediği Eyiceoğlu adaylığı Tüzmen’in Rus ruleti olarak tanımlanacak cesaretiyle mümkün olmuştur ama seçmen beklentileriyle uyuşmayan aday tercihinin nelere mal olduğunu sanırım hatırlatmaya gerek yok.

**

Erdoğan’ın üç ayrı kamuoyu şirketine Mersin’in de içinde yer aldığı mevcut ve yakın zamanda

Büyükşehir ilan edilecek 29 il seçmenine “kimi Büyükşehir Belediye Başkanı görmek istersiniz” sorusunun yöneltildiği araştırmayla Sever atamasının aynı günlere denk gelmesi sadece tesadüflerle izah etmek çok inandırıcı değil.

Belli ki geçmiş dönemlerde ve Mersin özelinde yaşananlar Çağlayan’ı kimi yanlışlara düşmeme ve erken adımlar atılması doğrultusunda önlem almaya yöneltmiş.

Bu açıdan Sever’ in diğer Bakan yardımcılıklarına göre gecikmiş atama kararnamesini farklı misyonuyla birlikte ele almak ve zamanlaması akıllıca bir hamle olarak nitelendirmek gerekiyor.

Erdoğan’ın üç ayrı kamuoyu şirketine Mersin’in de içinde yer aldığı mevcut ve yakın zamanda Büyükşehir ilan edilecek 29 il seçmenine “kimi Büyükşehir Belediye Başkanı görmek istersiniz” sorusunun yöneltildiği araştırma ile Sever’ in atamasının aynı döneme denk gelmesi ilginç bir tesadüften öte anlam taşıyor.

Sever’ in atandığı günden itibaren Mersin’ de kimi kurum ve kuruluşlara gerçekleştirdiği ziyaretler, resmi kurum yetkilileriyle yaptığı toplantılar, neredeyse kentteki tüm etkinliklere katılmış olması “Bakan Yardımcılığı “ ötesinde kamuoyundaki tanınırlığına yönelik adımlardır ve kendi içinde tutarlı hamlelerdir. (Hamlenin doğruluğu sorunlu olmasını ortadan kaldırmaz. Örneğin Ekonomi Bakan Yardımcısının Bakanlığıyla ilgisi olmayan resmi kurum yetkililerini toplayıp brifing alması gibi)

Güç faktörünün bazen tapınma derecesine ulaştığı Türkiye’de, söz konusu “Bakan Yardımcılığı” da olsa kitlelerin etkilenmesi kaçınılmaz. Üstelik her şeyin devletten beklendiği, bir hemşirenin hastane içindeki yer değiştirmesinin bile Ankara merkezli iradeye bağlı olduğu ülkemiz gerçeğinde bu etkilenmenin boyutu sanılandan da büyük.

Çağlayan’ ın Sever hamlesinin zamanlaması kamuoyu anketleri ve AK Parti teşkilatlarının olası temayül yoklamalarını etkileyecektir ama bu aday olmasını ve daha da önemlisi adaylığın ötesinde Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesini sağlar mı?

Sever’ i yönlendirmeye çalışan kimi aklı evvellerin çizdiği stratejiyle şimdiden potansiyel Büyükşehir adayı hatta yakın geleceğin Başkanı gibi kamuoyuna lanse etme girişimleri, Mersin gibi hayli karmaşık denklemlerin etkin olduğu coğrafyada ne derece tutar?

Daha da önemlisi bugüne kadar kenti hiçbir zaman dikkate almayan dayatmacı anlayışla tepeden aday tayin etme girişimlerini hatırlatan –en azından kamuoyu algısının o yönde oluştuğu- zoraki tercihlere Mersin seçmeni boyun eğer mi?

Sanılandan çok daha karmaşık denklemlere dayanan, seçim sonuçlarının pamuk ipliğine bağlı olduğu Mersin de yerel seçimleri etkileyen faktörleri bilmeyen adayların kazanma şanslarını hesaplamadan Sever’ e ateşten gömleği giydirmek, hem geleceği parlak bir bürokratı, hem de 21.yüzyıl hedeflerini bu seçimlere bağlamış Mersini risk altına sokmaz mı?

Tartışılması gereken can alıcı sorulardır bunlar.

Sever’ in adaylık olasılığı yanında kendisini bekleyen asıl tehlikeyi, daha kararnamesinin yayınlanmasıyla etrafını saran, geçmişte de benzer tavrı sergilemiş, güce tapma, bal alma yeteneği yüksek, her devrin adamı becerisiyle müsemma kimi simaların baş döndüren parlatma girişimlerini, o siyasi akıldan yoksun çabaların getirip götüreceklerini sorgulamaya başka bir yazıda devam ederiz.

YORUM EKLE