Polinezya’nın Sömürge Olmamış Tek Ülkesi: Tonga Krallığı

Polinezya'daki ülkelerin hepsini az çok tanıyordum ama kısa süre öncesine kadar Tonga’nın resmiyetteki adının Tonga Krallığı olduğuna dikkat etmemiştim. Pasifik’teki küçük ada ve adacıklardan oluşan ülkelerden biri olan Tonga Krallığının nasıl krallıkla yönetilebiliyor olduğunu düşündüm. Çünkü Polinezya’da sömürge yönetimi görmemiş bir ülke olmadığını sanıyordum.

Eğer bir ülkede krallık varsa, ya hiç sömürge yönetimi görmemiştir yada bağımsız olduktan sonra krallarını geri getirmişlerdir ama genelde insanlar bağımsızlık elde ettikten sonra pek krallık taraftarı olmazlar. Çünkü kendi çocuğu gelecekle ilgili mesleki kaygılar içinde olup hayat mücadelesi verirken kralın çocuğunun doğduğu ortam sayesinde hayatını baştan kurtarıyor olması kimsenin hoşuna gitmez. Özellikle de yoksul ülkelerde.

Bingo. Tamda tahmin ettiğim gibi bu ülke hiç sömürge yönetimi görmemiş. Tonga krallığı’nı Polinezya’daki sömürge görmemiş tek ülke yapan şey ne ki acaba diyip oldukça merak edip araştırdım. Fakat ülkemizde Tonga hakkında bırakın bilgi sahibi olmayı böyle bir ülkenin varlığı bile bilinmediği için(bu normal bir şey tabi) Tonga’nın bu sırrını çözmem zor oldu. Tonga için türkçe hazırlanmış hiçbir makale yok hatta 2 paragraftan öte gezi yazısı bile yok.

Meğer sömürge yarışına geç katılan ve hızla bu konuda ilerlemek isteyen Almanlar, Pasifik’te geriye kalan son bölge burası olunca buraya yönelik kolonileştirme girişimlerinde bulunmuş ama Tonga Krallığı bu tehlike üzerine bir manevra yaparak Almanlara karşı İngilizlerle 1900’de Bir dostluk ve himaye anlaşması imzalamış. Bu anlaşma 1970 tarihine kadar devam etmiş ve ülke askeri yönden İngiltere’nin koruması altında kalmış ama kolonileşme olmamış. Düşünüyorum da, acaba Almanlar değilde bu girişimi İngiltere veya Fransa yapsaydı o zaman nasıl bir manevra yapacaklardı? Bence bu ülke hem son kalan adalar topluluğu olduğu için hemde rakipleri çıkarları yüzünden birbirine düştüğü için çok şanslı ve bu sayede bu sömürge görmeme ünvanını kazanmış.

MÖ. 1000 dolaylarından beri hayatın olduğu düşünülen ve 1770’lerde Kaptan James Cook’un uğradığı zaman -Şirin Adalar- ismini verdiği Tonga Krallığına bağlı 176 adanın sadece 52 tanesinde nüfus var. Kolonizasyon olmamasına rağmen halk koyu İsevi. Sebebi ise 1820’li yıllarda başlayan misyonerlik faaliyetleri sonucu daha önce din görmemiş insanların sonradan görme gibi buna tav olması.

Ülke’nin nüfusu 110 bin kadar ama bunun kat kat fazlası Avustralya, Yeni Zelanda, ABD ve diğer komşu Pasifik ada ülkelerinde göçmen durumda. Çünkü Tonga’da genç işsizliği çok yüksek ve insanlar kaçma derdinde. Pasifik’teki tüm ada ülkelerinde var olan yoksulluk burada da var çünkü dünyanın bir ucunda, Okyanusun ortasında, kısıtlı topraklarda, doğal afetleri bol, iletişimin ve ulaşımın zor olduğu bu bölgelere yatırım yapmayı kimse istemiyor. Fakat geneli tarım ve balıkçılıkla uğraşan halkların doğurganlık oranı çok yüksek ve nüfus hızla artıyor. Kaynaklar sınırlı iken nüfus artarsa insanlar tabiî ki günü geldiğinde boğulur, bunalır ve kaçmak için yer arar. Bu Polinezya’dan Mikronezya’ya, Endonezya’dan Melanezya’ya (Malezya ile karıştırmayın) hep böyle.

Günümüzde bu adalar topluluğunun kapasitesi dolmuş olsa gerek ki, başta Tonga olmak üzere Tuvalu, Fiji, Samoa gibi ülkelerin nüfuslarında bir tıkanma başladı ve artık çok yavaş artıyor yada azalıyor, sebebi tabiki göç. Diğerleri de hızla bu aşamaya yaklaşmakta. Zaten az insanın yaşadığı pasifik’teki bu küçük cennetlerde halklar artık kabuğuna sığmıyor ve başka ülkelere taşıyorlar.

Tongalılar sömürge yönetimine hiç girmemiş olmanın kendisine ve kraliyet ailesine Pasifik’te apayrı bir konum kazandırdığı görüşünde. Yeni kurulan Demokrasi hareketinin çabaları azda olsa sonuç vermeye başlamış. 1995’te baskılar sonucu kral, tamamen seçimle belirlenmiş bir hükumete geçiş yapılabileceğini açıklayıp insanları umutlandırmış ve oyalamıştı ancak 15 yıl sonra 2010 yılında yasama meclisi için ilk seçimler yapılsa da, aslında halk meclisin bir kısmını seçerken bir kısmı soylulara ayrılmıştır. 40 kişilik meclisin 8'i soylulara 32'siyse avama ait. Yani birileri mecliste sırf soylu sınıfın soyundan diye hiçbir mal ve hizmet üretmeden, ekmek elden su gölden yaşamaya devam ediyor. Üstelik yoksul insanların ülkesinde bunu göze batıra batıra yapıyorlar. Birileri çocuklarının geleceği için çabalarken ve o çocuklar okuyup adam olacağım diye yırtınırken veya cennetten bir bahçe olan ülkesini terk edip Avustralya'ya, Yeni Zelanda'ya, ABD'ye gurbete giderken, birileri ise sırf asil soydan diye mecliste bulunup geleceğini garanti altına alıyor, hayatını kurtarmış bir şekilde, kafası rahatlamış biçimde bu yoksul ülkede yaşayarak monarşinin olduğu yerde adaletin olmadığını tüm dünya’ya bir kez daha ispatlıyor. Üstelik başbakanda soyluların belirlediği meclis üyeleri arasından seçiliyor. Yinede şimdilik ilerleme azda olsa var ve yavaş yavaş bunlarda gelişecek diye umut ediyoruz.

YORUM EKLE