Mevcut liman üzerinden Mersin'e kurulan tuzak

 Bir önceki yazıda özelleştirme sonrası yeni sahibi eliyle Mersin liman tarifelerinin ne hale getirildiğini anlatmaya çalışmıştım.

Verdiğim örnekten kim hangi dersi çıkardı bilemem ama 2007'den önce 50 dolara yapılan 20'lik kontayner doldurma boşaltma ücretinin üç yıl içinde 135 dolara çıkarılmasıyla bu hizmeti alanların cebinden çıkan ilave para toplamı yaklaşık 100 milyon dolar olduğuna göre epeyce canı yanan olmalı.

2010'a kadar sözleşmeyle men edilen ve çaktırmadan yapılan zamların farkında olmayan kurumların isyanının üç yıl sonra ortaya çıkması da bıçağın kemiğe dayandığını göstermesi bakımından önemliydi.

İşte o bıçağın acısıyla olmalı 2010 Haziran ayında Mersin Ticaret Borsası öncülüğünde bir araya gelen MTSO, Deniz Ticaret Odası, Gümrük Müşavirleri ve MESİAD ortak açıklamayla liman işletmecisinin hazırlandığı yeni zamma karşı tepkilerini ortaya koyan açıklama yapıyordu.

Yaptılar da ne oldu derseniz?

Liman işletmecisi kılını bile kıpırdatmak şöyle dursun, duymadı bile cılız sesi...

Tıpkı benim o günlerde dile getirdiğim "yapılan zamların hukuki dayanağı yok, gelin hukuksuzluğa karşı yasal yollardan mücadele edelim" önerisinin ciddiye alınmaması gibi . Fiyat artışlarını protesto için açıklama ile yetinenlere, Hamdi Akın'ın MİP' i yeni zamlarla cevap vermeyi tercih etti.

Ve bir gerçek daha zaman içinde ortaya çıktı.

Özelleştirilen limanda tarifeyi düzenleme, denetlemekle yükümlü olan Devlet bürokrasisi o güne kadar nasıl seyrettiyse, hukuk dur demediği sürece bu izleyicilik ne yazık ki devam ediyor, bu gidişle de kesintisiz devam edecek.

Bu işin bir boyutu, ama daha da beteri, hayli tehlikeli bir başka gelişme var ve ne yazık ki, Mersin' de neredeyse hiç kimsenin o tehlikeden haberi bile yok.

Türkiye'nin 2023 vizyonunda ortaya koyulan ihracat, ithalat kısaca dış ticaret hedefleri sır değil.

Bugün 150-160 milyar dolar olan ihracatın on yıl sonunda 500 milyar dolara ve toplam dış ticaretin 1,2 trilyon dolara ulaştırılması hedefinin olmazsa olmaz dinamiklerinden biri ve belki de birincisi bölgesel kontayner terminal limanı...

Bu gerçek devlet katında uzunca zamandır biliniyor...(*)

Büyüyen ticaret hacmine paralel biçimde yeni limanların devreye sokulması Ulaştırma Bakanlığının orta ve uzun vadeli planlarında önemle altı çizilen hedeflerden biri.

Bu konuda Bakanlık ve DPT' nin öne çıkardığı iki yeni liman projesi var; Çandarlı ve Mersin Kontayner terminal limanları.

İki limanın devreye girmesi Türkiye için yıllık ilave 25 milyon kontayner elleçlemesi demek.

Mersin eğer terminal limanına kavuşursa yılda 14 milyon kontayner' e ev sahipliği yapacak.

Limanda yaratılan bir dolarlık hâsılanın Mersin ekonomisine 1,2 dolarlık milli gelir olarak döndüğü uzmanlarca dile getirilen somut gerçek. Bu hesaptan yola çıkarsak ve bir milyon kontayner elleçleyen mevcut limanın yarattığı 800 milyon dolarlık hasılanın, orta gelir tuzağında debelenen Mersin ekonomisine bir milyar dolarlık milli gelir olarak döndüğünü kabul edersek, 14 milyon kontayner kapasiteli yeni bölgesel limanın ne anlama geleceği daha kolay anlaşılır.

Mersin'i sıçratacak, kişi başına düşen milli geliri kısa zamanda ikiye katlanmasını sağlayacak bu yeni liman Ulaştırma Bakanlığının acil eylem planlarında da yer aldığına göre, 'neyi bekliyor?' biçiminde bir soru akıllara gelebilir...

Aslında kamuoyuna pek yansımasa da, dünya kontayner trafiğinin gelişmesinin hayli üstüne çıkan doğu Akdeniz bölgesel gerçeğinin ışığında bu alanda önemli adımlar atıldı.

Örneğin pek kimse bilmez ama 2009 yılında İspanyol hibe kredisiyle Mersin Kontayner Terminal limanın hem ÇED süreci tamamlandı hem de yeni limanın projesi ete kemiğe büründü.

Serbest Bölge karşısındaki deniz üzerine yapılacak yeni liman sadece Mersin'in mevcut hinterlandına hitap etmeyecek, Mısır ve Güney Kıbrıs' ın sürdürmeye çalıştığı rolü üstlenecek ve gelişen Irak ticaretinin de etkisiyle kısa zamanda tüm doğu Akdeniz'in en önemli ticari üssü haline gelecek.

Tüm gelişmeler yeni limanın önemini ortaya koyarken ve özellikle Mersin gibi varlığı neredeyse limanla özdeşleşen bir kent, yeni küresel gelişmelerin ışığında bu kadar öne çıkmışken süreç nasıl işliyor derseniz, kötü haberlerim var size...

Mersin'in lobi zayıflığı böylesine hayati bir projede de ortaya çıkıyor. Son zamanlarda rafa kaldırıldığı hissi uyandıran gelişmelere karşı projeyi sürekli gündemde tutması gereken kent dinamiklerinin sesi, soluğu duyulmazken Hamdi Akın' ın MİP' i "yeni limana ne gerek var, ben mevcut limanı büyütür, kapasite arttırırım" havasını yaymakta hayli başarılı...

Olay Akın ve ona yılın iş adamı ödülü verenlerin hizmet ettiği girişimle de sınırlı değil.

2023 vizyonunun en önemli ayaklarından birini oluşturan ihracat ve dış ticaret hedeflerinin yakalanmasını sağlayacak en önemli aktörünün Ekonomi Bakanlığı olması doğal gerçek...

İşte bu bakanlığın başında yer alan Zafer Çağlayan, Mersin'den seçilmesinin ikinci yıldönümünde düzenlediği basın toplantısında Akın' ın liman geliştirme projesine epeyi zaman ayırdı ve Eylül ayında atılacak temelle limanın uzatılacak rıhtımına yanaşacak büyük gemilere varıncaya kadar bilgi verdi.

Ancak nedense yeri bile belirlenmiş ve mevcut iç, dış konjonktürün adeta zorunlu kıldığı yeni kontayner limanıyla ilgili tek kelime etmedi.

Umarım bu, sunumu kaleme alan ekibin unutkanlığından ibaret olsun...

Aksi durum ise bizi daha epeyi zaman Akın' ın "küçük olsun, benim olsun" anlayışıyla dilediği hizmeti dilediği fiyata sattığı, rekabetten uzak bugün işlettiği limana mahkûm eder ki, bu Mersin' in kaderini değiştirecek 'en çılgın projeyi' doğmadan boğmak, kentin ayağına pranga vurmaktır.

Türkiye' nin 2023 hedefine herkesten çok inanan ve Mersin' i de gönülden sevdiğine inandığım Çağlayan' ın bu hayati önemi olan projeye hak ettiği yeri ve değeri vermesi Mersin bir yana Türkiye'nin yararına olacaktır.

Ama bu proje hiç kimsenin inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemli, o nedenle on yıllardır kış uykusuna dalan Mersin lobisinin de artık uyanması ve kaderine el koyması gerekiyor.

Kontayner terminal limanının bugün kafa yorduğumuz tüm projelerin ötesinde bir proje olduğunu anlamamız ve her platformda anlatmamız gerekiyor.

Bu projeye sahip çıkmak, Mersin' in geleceğine sahip çıkmaktır.

Hamiş:

Mersin bölgesel Kontayner Terminal limanının önemi 9.kalkınma planı çerçevesinde hazırlanan komisyon raporunda şu şekilde anlatılıyor. Umarım birilerine ilham verir:

"Mersin Kontayner Limanı, Ortadoğu ve Orta Asya orijinli yüklerin Akdeniz’e çıkışında önemli bir ana liman görevi yüklenmek üzere, modern kontayner limanının gerçekleştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapılmıştır.

ULİMAP sonuçlara göre bu liman Türkiye’nin “Ana liman- Aktarma Merkezi” olarak hizmet verebilecek stratejik noktada yer alan birinci öncelikli projedir.

Türkiye jeopolitik konumunun getirdiği avantajları iyi değerlendiremezse, Avrupa, Asya, Orta, Doğu üçgenindeki ticaret hareketinde, tali koridorlar üreten komşu ülkeler tarafından by-pass edilebilir.

Lazkiye-Pire hattı ile güneyden, TRACECA ile Sibirya’ya uzanan Avrupa-Sibirya hattı ile kuzeyden, Tecer-Sarakhs-Mashhad-Bander Abbas hattı ile doğudan, ticaret yollarında devre dışı kalma tehlikesi mevcuttur.

Çağdaş modern liman tesislerinin İskenderun, Mersin, Kuzey Ege, Kuzey Marmara, Derince noktalarında planlanan süreç içinde gerçekleştirilmesi ve en az ikisinin ana liman olarak hizmet vermesi halinde transit trafikte Türkiye vazgeçilmez bir koridor oluşturacaktır. JICA hibesi çerçevesinde yürütülen Türkiye Limanlar Master Planı sonuçlarında da öngörüldüğü üzere gelecekte ülkemize strateji ve diğer ülkelerle rekabet gücü de kazandıracak Mersin ve Çandarlı Konteyner Limanlarının “hub port” olarak gerçekleştirilmesi ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır"

Limanlar master planı bu kadar açık ifadeyle anlatıyor geleceği ve bu stratejik konumun getirdiği fırsat ortadayken birileri bizi mevcut limanın bir kuzudan kırk post çıkaran anlayışına, dar kalıplarına hapsetmek istiyor.

Olacak şey mi?

YORUM EKLE