Mersin Su müzesi bilinenler, bilinmeyenler…

İlk şebeke suyu dağıtım merkezinin müzeye dönüştürülmesi, hafızası zayıf Mersin’ e hem önemli hem de güzel bir armağandır ve emeği geçenleri kutlamak boynumuzun borcudur.

Bu vesileyle Su Müzesine ev sahipliği yapan eski tesisin geçmişine ışık tutacak bazı bilgi, belgeleri paylaşıp, karınca kararınca çorbada tuzum olsun istiyorum.

Mersin kentleşme sürecinin başladığı 1860’ lardan itibaren ciddi su sıkıntısı çekmiştir ve sıkıntı 1984’ te Berdan ırmağından bol ve kaliteli suyun gelmeye başladığı güne kadar da sürmüştür.

Arada geçen zaman için elbette çeşitli girişimler olmuştur. Bunlardan ilk dişe dokunanı 1928’ de bir İtalyan şirketine ihale edilen artezyen kuyu yöntemiyle su bulma denemeleridir. Şirket 140 metre derinliğe inip aradığı suyu bulduğunu düşünür ancak çıkan su tuz ve çeşitli madenleri içerdiği için içme suyu kalitesinde değildir. Bu acımsı suyun Kuruçeşme’ den halka maden suyu niyetine verilmesine çalışılır ama o proje de gerçekleşmez, Kuruçeşme kuruluğuna devam eder.

1928’ de artezyen kuyusu açmak için inşa edilen kuleye gelince. Kule bilahare sökülüp dönemin İtfaiye merkezinin yer aldığı günümüzün Merkez Bankası önündeki meydana dikilmiş ve o yıllarda itfaiye gözlem kulesi işlevini görmüştür. Bugün bırakın kuleyi o meydandan bile eser yoktur.

Gelelim bugün Su Müzesi olarak karşımıza çıkan Mersin’ in ilk sağlıklı su tesisine kavuşma hikâyesine.

1930’ lar genç Cumhuriyet kentlerinin modernleşme çabalarının ve bu yönde yerel yönetimlerin Ankara’ dan taleplerinin ortaya çıktığı yıllar olarak dikkat çeker…

Mersin gibi Anadolu’ nun İzmir ile birlikte dünyaya açılan en önemli iki kapısından biri olan kentin de gelişme yolunda adımlar atması gayet doğaldır. Örneğin 1921’ de temeli atılan ve 1930’ların başında hizmete açılan tam 55 km uzunluğundaki kanalizasyon tesisi bunlardan biridir ve önemlidir.

Bir başka dikkat çeken girişim İstanbul ve Ankara şehir planlarını yapan Alman Prof. Jansen’ in kente davet edilerek Tarsus ve Mersin planlarının yaptırılması girişimidir ve uygulansa Mersin’ i daha o yıllarda Nice ve Cannes ile yarışır hale getirecek plan 1938 arasında tamamlanır. Peki, kentin geleceğini kurgulayan böylesine önemli yol haritası hayata geçer mi? Soruyu soruyla yanıtlayayım:

Geçse bu ucube Mersin doğar mıydı?

Netameli konuları bir yana bırakıp su sorunu ve çözüm çabalarına dönersek…

O günlerin dillere pelesenk olmuş ifadeyle “su meselesi” Mersinin kanayan yarasıdır ve Belediyenin her yıl hazırladığı faaliyet raporlarının en önemli maddelerinden biridir.

Örneğin “Belediyenin bir yıllık çalışması” başlığı altında Mersin Belediyesinin 1934 faaliyetlerini anlatan bültenin 18. Bölümünde şu ifade yer alır:

“Şehir suyunun süzülmesi ve akıtılması için projeler hazırlanmış ise de, bu ve buna benzer işlerin yapılması Belediyeler imar heyetinin vazife ve salahiyetleri arasına girmiş olmasıyla bu heyet tarafından projenin tatbikatı hakkında icap eden tetkikat yapılmış ve mukavelenamesi hazırlanarak eksiltmeye çıkarılmasına karar verilmiştir. Mukavele bu işe ait umum inşaat ve tesisatın bir senede bitirilmesi esasına istinat etmektedir”

Su meselesi ortadadır, çözüm yolu da bellidir. O kadar ki faaliyet raporundan anlıyoruz ki, proje bir yana ihale şartnamesi bile hazırlanmıştır ama iş gelip paraya dayanmaktadır. Ve paranın adresi, kaynağı bugün olduğu gibi yine Ankara’ dır…

Bu nedenle 15 Kasım 1935 günü toplanan Belediye Meclisi Başkan Toroğlu’ nun önerisi doğrultusunda içme suyu tesisinin yapımı için Belediyeler Bankasından borç alınması kararını oy birliğiyle onaylar.

 Su sıkıntısı başta olmak üzere kentin sorunlarına çözüm bulunması amacıyla durmadan Ankara’ nın kapılarını aşındıran Belediye Başkanı Mithat Toroğlu (1929-1942) Belediye Meclisinden gerekli kararı çıkardıktan sonra artık önünde fazla engel kalmamıştır.

Sıtma başta olmak üzere çeşitli salgın hastalıkların kalitesiz su nedeniyle Çukurova’ yı kasıp kavurduğunun da farkında olan Ankara, ilk etapta sağlanacak kaynakla Adana, Mersin, Tarsus, Silifke, Ceyhan, Osmaniye ve Dörtyol Belediyelerinin içme suyu sorununu kökünden çözecek adımları atma kararı alır. Devreye o günlerde kurulan Uraylar Bankası (Belediyeler Bankası) sokulur. Yaklaşık 1,5 milyon liraya mal olacak içme suyu tesisleri için Bankaya gerekli kaynak aktarılır. 7 Belediye Bankaya borçlandırılacak ve yıllara yayılan borçlar peyderpey ödenecektir.

Kaynak sorunu çözülünce Dâhiliye Vekâleti (İç İşleri Bakanlığı) projesi zaten masada olan Mersin’ e sağlıklı su sağlayacak arıtma tesisinin yapılmasına karar verir.

İhale ilanı yayınlandığında takvim yaprakları ikinci teşrin (kasım) sonunu göstermektedir.

8 Aralık 1935 Pazar günü yayınlanan Mersin gazetelerinde ‘Şarbay* Toroğlu’nun yapılacak içme suyu ihalesinde bulunmak üzere Ankara’ ya gideceği’ haberleri yer alır.

Tarihi haberi dönemin Yeni Mersin gazetesinden birlikte okuyalım:

“Şehrimize getirilecek olan içme suyunun ihalesi yarın Ankara’ da yapılacaktır. Yapılan şartnameye göre ihale tarihinden bir buçuk yıl sonra dezenfekte edilmiş ve süzülmüş bir içme suyu teslim edilecektir.

Evvelce yapılan projeye göre keşif bedeli 265 bin liradır.

Bu para Belediyeler Bankası tarafından verilecek ve Uray**, Belediyeler Bankasına borçlanacak, borç taksitle ödenecektir.

İhalede bulunmak üzere Şarbay Mithat Tor bugünkü trenle Ankara’ ya gideceklerdir.

Bu hesaba göre Mersin bir buçuk yıl sonra çok hayati bir ihtiyacı olan içme suyuna kavuşacaktır.

Evvelce de yazdığımız şehir planı da yakında yapılacaktır. Geçenlerde şehrimize gelmiş olan şehircilik uzmanı Profesör Herman Yansen burada ilk etütlerini yapmıştır. Şehrin su şebekesi yapılmadan önce bu plan teslim edilecektir.”

11 Birinci Kânun (Aralık) Çarşamba günkü gazetelerin manşetlerini büyük puntolarla “Mersinin içme suyu ihale edildi” haberi süslemektedir.

Haberin tam metnine yine Yeni Mersin gazetesinden göz atalım:

“Ankarada şehrimizin içme suyu bu ayın dokuzuncu günü Saitler Ticarethanesine 14,26 noksan ile ihale edilmiştir. Esas keşif bedeli 265 bin lira idi. Müteahhitler ihale tarihinden bir buçuk yıl sonra şehir suyunu dezenfekte edilmiş ve süzülmüş bir şekilde teslim edeceklerdir.”

Haberde yer alan 14,26 noksan ifadesinin muhtemelen % kırım oranı anlamına geldiğini ve bu durumda 265 bin liralık muhammen bedelli ihaleyi yüklenici firmanın 227 bin 211 liralık teklifle kazandığını not etmeliyim.

Peki, 265 bin lira muhammen bedel veya teklif edilen 227 bin lira ne anlama geliyordu?

Dolar üzerinden karşılaştırırsak 1935’ te 1 dolar 1,26 lira olduğuna göre tesis yaklaşık 180 bin dolara mal olacaktı. (Enflasyondan arındırılmış ABD dolar hesaplamalarına göre o günün 180 bin dolarının günümüzde 3,2 milyon dolara tekabül ettiğini belirteyim)

1929 krizine girmiş ve o yıllarda değeri Türk lirasına karşı %60 değer yitiren (1930’da 1 dolar 2 lira 12 kuruş ederken 1935’ te aynı dolar 1 lira 26 kuruş ediyordu) dolar tam anlamıyla fikir vermeyebilir. O nedenle daha başka karşılaştırmalar yapmaya çalışayım:

İçme suyu ihalesinin yapıldığı tarihte bir kg buğday yaklaşık 7 kuruştur ve o günlerde 227 bin lirayla 3 milyon 200 bin kilo buğday almak mümkündür.

Projenin ekonomik boyutunu bir yana bırakıp tamamlanma süreciyle ilgili gelişmeleri bir sonraki yazıda anlatmayı sürdüreceğim.

(*), (**) 1935’ lerde dilin Türkçeleştirilmesine çalışılıyor ve durmadan yeni kelimeler üretiliyordu. Şar sözcüğü de kent anlamında üretilmişti. O dönemde bir süreliğine de olsa Belediye Başkanları Şarbay, Valiler İlbay, Belediyeler de Uray adıyla anılır. Mersinin kuruluşunda omurgası görevini üstlenen ünlü Uray Caddesi de önceleri İskele, İstasyon, Hükümet Caddesi gibi isimlerle anılırken 1935’te Uray Caddesi adını almıştır.

YORUM EKLE