Mersin' in Dünya mirası varlıkları ve acınası halimiz...

 Yıllar önce Avrupa'nın en ünlü tur operatörlerinden biri iken Vural Öger'i mersin'e davet edip özellikle kazanlı projesi ve "tarsus' a özel nasıl bir turizm?" konularında sahanın içinden biri olarak fikri alınmak istendi.
Vural bey kazanlı' yı şöyle bir göz ucuyla süzdü, ama yemek için tarsus'a geçildiğinde Daha kancık kapıda (kleopatra) dondu kaldı. Verilen her bilgi, üstüne bastığı her taşın hikayesi ve hikayeye inat tarihin üzerine kondurulan ucube binaların "gelişen, yaşanabilir Tarsus" iddialarıyla anlatılması onu renkten renge soktu.
Yemekler yendi, gösterilecek yerler bitti sıra düşüncelerini paylaşmaya gelmişti.
Öger boğazını temizledi, ne söyleyeceğini merak eden biz tazelere hayatım boyunca unutmayacağım o tek cümleyi deyim yerindeyse çekiçle çivi çakar gibi beynimize kazıdı.
Ne mi demişti Vural Öger?
"Aslında projelerle uğraşmanıza gerek yok, yerinizde olsam tek şey yaparım. Tarsus' un altını üstüne, üstünü altına getiririm"
Bütün bunları niye mi anlattım?
Biliyorsunuz bu hafta UNESCO aralarında ‘Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı’ ve İzmir “Efes” i Dünya miras listesine kabul etti.
Böylece UNESCO' nun dünya genelinde 1978 yılından beri belirlemeye başladığı 1031 Dünya Mirası unvanına sahip varlıkları arasına Türkiye'nin bugüne kadar girebilen 13 varlığı 15’e yükseldi.
Efes 1994' ten beri Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Geçici Listesinde yer alan alanlardan biri...
Demek ki geçiciden kalıcıya veya futbol deyimiyle üst lige çıkmak için hem de Efes gibi değerli hazineniz bile olsa 20 yıllık ilave faaliyet, çaba gerekiyor.
Diyarbakır surları ve Hevsel bahçeleri ise geçici listeye 2000 yılında alındığına ve 15 yılın sonunda murada erdiklerine göre hayli başarılı bir çaba gösterildiği anlaşılıyor.
UNESCO Geçici listelerini ulusal lig olarak kabul edersek, bunların arasında hazırlıklarını yapan, koyulan kriterleri tutturanlar, kısaca yeterli performansı gösterenler dünya mirasına sunulacak yerler olarak belirlenip 'şampiyonlar ligine' kabul ediliyor.
Geçici listeye bu yıl kabul edilen on yerle birlikte şu anda geçici statüsünde bekleyen varlık sayımız 63..
Mersin' in 'şampiyonlar ligine' henüz çıkmış varlığı yok ama namzet olarak geçici listede yıllardır bekleyen bir kaç değeri var:
Örneğin Tarsus'taki Saint Paul kilisesi tıpkı Diyarbakır Hevsel Bahçeleri gibi 2000 yılında geçici kategorisine kabul edilmiş ama onun bir adım ötesine geçilememiş.
Alahan manastırı da tıpkı Saint Paul gibi 2000' den beri evrensel kriterlerin yerine getirilip, insanlığın evrensel hazineleri arasına kabul edilmeyi bekliyor.
Geçici listeye 2012' de Mamure kalesini ve 2014' te Kızkalesini kabul ettirmeyi başarmışız ama bunun ötesinde tek adım atılmamış...
Kısaca Türkiye'nin 63 varlığı içine 4 hazinemizi sokmuşuz ama bu 4 içinden dünya miras listesine sıçrayacak en azından bir varlığı Saint Paul örneğinde olduğu gibi 15 yıldır hazırlayamamışız.
Geçici liste önemli mi?
Miraslarımızın tümüyle yok olup gitmesini engelleme, en azından gelecekte dünya miras listesine girme umuduyla onu bir nebze koruma ve aklımız kaldıysa hazırlama adına elbette önemli.
Ama Mersin adına kaygı duyanların geçici listeye neden girmemiş sorusundan çok, "nasıl olmuş ta en azından aday yapmayı bile başaramamışız?" diye kendimizi sorgulayacağımız Uzuncaburç, Eloza Sebaste başta olmak üzere o kadar çok yerimiz var ki...
Tabii burada asıl can alıcı soruya geliyor sıra...
2000' de geçici listeye girmesini sağladığımız günden beri Alahan manastırı ve Saint Paul' ün dünya mirası listesine girmesi için ne yaptık?
Kızkalesi'ne durmadan saldıran buldukları her noktaya iğrenç kondular konduranlara, acımasızca yağmalayanlara baktıkça aklıma Vural Öger' in makalenin başında değindiğim o sözlerinden başka şey gelmiyor:
"Bir şeyler mi yapmak istiyorsunuz, Tarsus' un altını üstüne, üstünü altına getirin"
Abdullah Ayan    
8 Temmuz 2015, Mersin 
*UNESCO Dünya Mirası listesine Türkiye' den girmeyi başaran 15 Varlığımız:
 İstanbul'un Tarihi Alanları, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Boğazköy'deki Hattuşaş, Nemrut Dağı, Antalya'daki Xanthos ve Letoon tapınakları, Safranbolu, Truva Antik Kenti, Selimiye Camii ve Külliyesi, Çatalhöyük, Bergama, Cumalıkızık, Pamukkale ve Kapadokya, Diyarbakır surları ve Hevsel Bahçeleri, Efes (UNESCO bu listeyi oluşturmada ne kadar titizse, korunamayan ve evrensel kriterlere uymayan varlıkları da liste dışı bırakmakta (küme düşürmekte tereddüt etmiyor)
YORUM EKLE