MARSHALL ve SÜT TOZU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ne diyor; “İçinizden kaçı biliyor acaba Türkiye’nin 1940’lı yıllarda uçak ihraç ettiğini ya da Eskişehir’de uçak fabrikası kurulduğunu içinizden kaçı biliyor? 1940’lı yıllarda dünyada uçak üreten 5 ülkeden biriydik.” Diyor demesine de, sanki bu konuyu kendisinden başka bilen olmadığını sanarak söylüyor gibi.. Ve çıkardığı sonuç da şöyle oluyor: “Ne zaman ki Marshall Yardımları başladı, dediler ki sizin uçak üretmenize gerek yok. Size bedava vereceğiz..” Bu söyledikleri tabi ki doğru.. Uçak fabrikalarını kim kapattı ve Marshall yardımları kimin imzasının bulunduğu anlaşmalarla sağlandı.. Bunu söylemiyor..
“Türkiye bu noktaya neden geldi?” sorusuna bakın Atilla İlhan şöyle diyerek cevap vermiş oluyor sanırım: “Mustafa Kemal yeni bir ülke yapmak istiyordu. İnönü ise, bu ülkeyi emperyalist sistemin ülkelerine benzetmek.”
Kılıçdaroğlu’na soruyoruz; 1940’larda uçak fabrikalarının kapanmasının, Marshall Yardımlarının gelmesi ve askeri anlaşmaların yapılmasının Türkiye’ye bedel ödettiğini biliyorsunuz da sorumlusunun kim olduğunu neden gizliyorsunuz. Bu millete/halka açıkça yalan söylemek değil midir?

MARSHALL
6 yıl süren II. Dünya Savaşı Avrupa’yı büyük yıkıma uğratmıştır. Bu arada Sovyetler bundan yararlanmaya çalışır. Amerika’ya göre, çaresiz kalan Avrupa devletlerini, komünist Sovyetler karşısında maddi olarak güçlendirmeliydi. Amerika tüm Avrupa’yı siyasi ve ekonomik işbirliği içine sokarak, Avrupa içerisinde komünist Sovyetlerin ilerlemesini durdurmak ister.

Savaş sonrasında Avrupa’nın güçlendirilmesi için; Amerikalı devlet adamları, kredi destekleriyle yeniden imar planları yapılması gerektiğini düşünürler. Avrupa’nın imarında en çok Amerika’nın çıkarı olduğundan, daha kapsamlı plan geliştirmek isterler. Ve çıkarları için Avrupa’ya yardım etmenin hesapları yapılır.

George Marshall 1945’de askeriyeden emekli olur. O zaman Amerikan Başkanı olan Haryy Truman, Marshall’ı Çin’deki iç savaşı bitirmek için Çin’e gönderir.
8 Ocak 1947’de Marshall dış işleri bakanlığına görevine getirilir. Ve Marshall, Avrupa’nın ekonomik kalkınması için bir program hazırlanması konusunda çalışma yapar. Marshall bu programı, 5 Haziran 1947’de Harvard Üniversitesi öğrencilerinin mezuniyet törenindeki konuşmasında açıklar.
Avrupa devletlerinin iktisadi kalkınmalarını planlamak için bir araya gelmeleri gerekir der. Ve devletlerin hazırladıkları bir ortak plan olursa, Amerika’nın destek ve yardım yapabileceğini söyler. Ve bunun üzerine, sonradan Marshall Planı adını alan bu teklifi görüşmek üzere, 27 Haziran 1947’de Paris’te bir toplantı yapılır. Türkiye’nin de bulunduğu 16 Avrupa ülkesi, Avrupa’nın acil ihtiyaçlarını belirlemek üzere, Avrupa Ekonomik İşbirliği Konferansı adında bir örgüt kurulur.

Amerika bazı sebeplerden dolayı, Türkiye’ye yardıma ihtiyaç olan ülkeler arasında yer vermez.. Türkiye, Marshall Planı içine alınmaması kararı üzerine, doğrudan ABD’ye başvurur ve kendisinin de dahil edilmesini ister. Bu istek üzerine Amerika; Türkiye’nin askeri gücü ve iç düzeni bakımından önemli bulur ve Avrupa Ekonomik İşbirliği Anlaşması imzalanmadan, Türkiye Marshall Planı içine alınmasına karar verir. Marshall Planı dahilinde ABD’ye sunulan rapor, Amerikan Kongresi’nde ele alınır ve 3 Kasım 1948’de Ekonomik İşbirliği Kanunu kabul edilir. Türkiye, söz konusu yardımdan yararlanabilmek için 4 Temmuz 1948’de ABD ile Ekonomik İşbirliği Anlaşması imzalanır. İmzalar, Cumhurbaşkanı
İsmet İnönü ve Başbakan Hasan Saka zamanında atılır. Marshall Yardımı kapsamı; hibeler, krediler ve teknik yardımlar şeklindedir. Teknisyen, mühendis ve benzeri elamanların ve meslek erbabının masrafları Türkiye tarafından karşılanacaktır. Bunlara ilave olarak askeri yardım da söz konusudur. Gönderilen malzemenin bakım ve yedek parça giderlerinin Türkiye bütçesinden karşılanması, ekonomik sıkıntı oluşturur. Ayrıca, askeri yardım malzeme araçları II. Dünya Savaşı’nda kullanılmış, kullanım süresi dolmasına az kalmış, hasarlı ve ABD’nin kullanmadığı silah ve malzemelerdir. Özellikle kötü yönü; Temmuz 1947’deki anlaşmanın 4. maddesi gereği, bu silah ve malzemelerin mülkiyeti ABD’ye aittir. ABD onay vermediği durumlarda Türkiye bu silahları kullanamayacaktır. Zira Amerika, 1964 yıkındaki Kıbrıs askeri müdahalesinde, Marshall Yardımı ile gelen bu silahları Türkiye’nin kullanmasına izin vermemiştir. Ayrıca antlaşmaya göre, Amerika bu silahları geri alma hakkına da sahiptir.
Maalesef Marshall Yardımı çerçevesinde ülkemizde üretim yapan birçok fabrika kapatılır. Batı’nın uzun yıllar Osmanlı üzerinde kurduğu mali egemenliğin temel aracı olan kapitülasyonlardan Lozan Antlaşması’yla kurtulan Türkiye’nin Marshall Planı ile tekrar Batı’nın mali egemenliği altına girmiş şeklinde değerlendirilir.. Zira Türkiye, Marshall Yardımı’yla birlikte birçok alandaki girişimlerini bırakmak ve bazı malların üretiminden vazgeçmek zorunda kalır.
Böylece Türkiye, Cumhuriyet’inin kuruluşundan itibaren yaptığı ve yapmak istediği yatırımlardan vazgeçtiğini görüyoruz. Daha önceki yazdığım yazılarda bu durumu belirtmiştim. Yapmayınız/yapamazsınız/yaptırmayız.. gibi sloganlarla (havaalanı, Avrasya, köprüleri, Kanal İstanbul’u yaptırmayız dedikleri gibi) engellenmiş olduğunu görüyoruz.

SÜT TOZU
Marshall Yardımı, ABD’nin Türkiye’yi ekonomik yönden kendisine bağlamasıdır. Türk toplumunun temel tüketim alışkanlıklarını değiştiren ABD, o yıllarda okullarda içilmesi zorunlu kıldığı süt tozuyla, bir nesli doğal süt ve süt ürünlerinden uzaklaştırılmış; ardından ölümcül hastalığın hızla yayılmasına yol açmıştır..
Marshall Yardımı, üretim yönünde kullanılmayacak; bütçe açıklarının kapatılması, ithalat için kullanılması gibi paranın verimli olmayan ve harcanıp da geri dönmeyecek alanlarda harcanması şartını kapsar.

Türkiye, Marshall Anlaşması’yla ABD yörüngesine terk edilir. Ve başına gelen en tehlikelisi, çocukların maruz kaldığı gıda saldırısıdır. Bunların en kötüsü, okullarda çocuklara zorunlu verilmesi gereken süt tozudur. İlkokul öğrencilerinin tamamı yararlandırılmak zorunluluğu vardır. Süt ve süt ürünlerine doğal yollarla ulaşılabiliyor olunmasına rağmen, anlaşma gereği tüm çocuklara süt tozunun içirilmesi mecburidir. Böylece tüketim alışkanlıklarının değiştirilip ABD’ye bağımlı hale gelmek arzusuyla bunlar yapılır.

Süt tozu içilmesi sonucu Türkiye’de ilk olarak çocuk felci salgını görülür. Ölümle sonuçlanan bu salgının aşısını da yine ABD, milyon dolar karşılığında Türkiye’ye satar..
Hoş kalın. Haziran 2020, Anamur. İsmet Kadıoğlu.

 

YORUM EKLE