Lale Bahçesi

                                  Lale Bahçesi

                                  İnsanoğlu bir çok farklı yaratılışla ve kendine özgü birlikteliklerle yaşam formuna sahiptir. Bu farklı yaratılış; ırk, soy-sop, renk ve fiziksel görünüşlere sahip olarak sadece Allah’a kulluk yapması gayesi ile dünyada yaşamını sürdürmektedir. İnsan dünyada bir çok kazanım elde etmektedir. Bu kazanım; ilim, bilim gibi genellemeye sahip olmakla beraber ayrıca çevresel faktörlerde de kendini göstermektedir. Bu çevresel faktör; Birbirlerini tanımak, aile kurmak, arkadaşlık ortamlarının ferdi olmak ve daha da ilerisi dostluk kurmak şeklinde en aktif iletişim araçlarını fail rolünü de içinde barındırmakradır. Benzersiz ve objektif nitelikteki dostluk yargısı işin en öz noktasına işaret ettiği gibi mutlak insan hayatında olması gereken tartışmasız kabuldür. Merak ettiğim ve konunun kılcal damarlarına nüfus etmek istediğim sorularımı muhtemelen siz de kendinize soruyorsunuzdur. Dost, seçilebilir mi? Dost, olunabilir mi? Seçimimiz mi dost olur?  Seçen mi dosttur? Dost, anlamının mı doğasıdır? Dostluğun bir arkadaşlık merhalesi var mıdır? Yoksa zamanla dostluk mu oluşur? Sorularım biraz garip olabilir. Ama bu sefer işin sırrına ermek için komplocu bir bakışım olmadığını garanti ederim. Ama herkesin kesin bildiğinden emin olduğun uç noktası çok az sayıda ve işin özü olmasıdır. Bir hikaye ile mevzuya yavaştan ve can alıcı köşesinden beraberce parmak basalım.

                                Bir gün oğlunun erdemli bir hayat sürmesi için çabalayan bir aile babası sürekli olarak tevazu kanadını oğlunun üzerinde gezdirmekteymiş. Gayet saygılı bir edayla evlat babasına; çevresiyle ilgili mükemmel bir ilişki içinde olduğunu ve herşeyini onlarla paylaşabileceğini vurguladığı arkadaşlarından bahsediyormuş. O kadar ileri derecede sıkı ilişkisinin dostluktan başka bir şey olmadığı kanısının babasının da onaylaması için mücadele veriyor ve çaba gösteriyormuş. Fakat babası ise; oğlum insanın hayatında çok az ve öz dostu olur, onları da seçerek, arayarak değil niteliklerinden tanırsın, öğütleri sıralıyormuş. Fakat her defasında hedef bir noktaya varamayan babası; gerçeğin tecrübe edilebilmesi için evladının kendisini aşırı inanmış bir davranış göstermesinin olumlu bir çözümle sonuçlanacağını ümit ederek kanaatkar ve sabırla bekleyiş içindeymiş. Yine bir gün evladı arkadaşlarını savunuyor ve onların gerçek bir dost olduğundan emin konuşuyormuş. Adam; tamam demiş bu sefer sana katılıyorum, fakat bende bu konuya inanmak istiyorum ve bunu test etmek istiyorum demiş. Evlat; peki olur baba, sen ne istersen öyle yaparak seni dinleyeceğim demiş. Baba hemen gitmiş bir koyun kesmiş ve yüzdükten sonra büyük bir çuvala koymuş. Şimdi git o dostum dediğin arkadaşlarına; ben bir insan öldürdüm bana yardım edin de. Evlat çuvalı sırtlamış ve arkdaşlarının evlerini tek tek gezmeye başlamış. İlk olarak en çok sevdiği arkadaşına gitmiş. Kapıyı çalmış, arkadaşı kapıyı çalınca durumu anlatmış. Konuyu dinleyen arkadaşı; kurus abakma ben sana yardım edemem demiş ve kapıyı kapatmış. Evlat kapıyı defalarca çalmasına rağmen kapı açılmamış. Derken diğer arkadaşlarını sırayla gezmiş. Kimi kapıyı açar açmaz durumu görünce hemen kapıyı kapatmış. Kimi de oralı bile olmamış, hatta kapıyı açmamayanlar bile varmış. Evlat sırtındaki yükle epeyce dolaşıp yorulduktan sonra banasına dönmüş ve durumu anlatmış. Babası; şimdi felanca adrste benin bir arkadaşım var onun evine git ve selamımı söyle demiş. Evlat aynen babasının dediği gibi yapmış. Babasının arkadaşı kapıyı açmış ve babasının selamını aldıktan sonra çocuğu görür görmez hiçbir şey sormadan içeri davet etmiş ve sen dinlen hazır yemek var karnını doyu ve benim yatağıma yat uyu demiş. Tabi ki evlat merakla pencereden adamı izliyormuş. Adam çuvalı almış bahçede bir kuyu kazmış ve oraya gömdükten sora üzerine lale ekmiş. Evlat sabah olunca adamla beraber kahvaltı yaptıktan sonra evine dönmüş. Babasına; sen haklymışsın babacığım benim hiç dortum yokmuş, hatta arkadaşım bile olamazlar artık demiş. Babası; daha bitmedi, bu göndediğim benim sadece arkadaşım. Benim arkadaşım falanca caminin avlusunda öğle namazını bekler ve şadırvanda abdest aldıktan sonra cemate katılır. Şimdi sen git arkadaşım abdest alırken ona bir tokat at, seslenmezse bir daha at demiş. Evlat babasının dediği gibi camiye gitmiş ve adam tam abdest alırken bir tokat atmış. Adam dönmüş bakmış ve tebessüm etmiş abdestine devam etmiş. Evlat bir tokat daha atacakken dönmüş ve babana selam söyle biz öyle birkaç tokata lale bahçesini bozmayız demiş. Umarım benim gibi sorularınız yanıt bulmuştur. Hayatınızda gerçek dortların rol alması dilegiyle selametle kalın.

Davut TOPCU / MERSİN - davuttopcu33@hotmail.com

YORUM EKLE