Kölelerce Kurulan İlk Ülke: Haiti

Amerika kıtasının bağımsızlığını kazanan ikinci(birincisi ABD) ama aynı kıtanın en yoksul ülkesi Haiti, bir türlü iyi haberlerle medyada boy gösterememiş sürekli suç, doğal afetler ve siyasi krizlerle anılan bir ülke.

Karayiplerin ikinci büyük adası(birincisi Küba adası) olan Hispaniyola adasının üçte birlik bölümünü kapsayan ama nüfusu itibariyle yarısını oluşturan ve bu sıkışık düzen yüzünden ağaç kıtlığı çeken bu ülke daha önce de büyük bir doğal felaketle adını bizlere hatırlatmıştı. 2010 yılının ocak ayında yaşanan 7.0 şiddetindeki deprem sonucu ülkede 200 bin kişi hayatını kaybetmişti. Bu depremden sonra da kolera salgını ile karşı karşıya kalınmıştı.

Ülkede ağaç kıtlığı yaşanıyor çünkü küçük topraklarda ki kalabalık nüfus için çok fazla tarım arazisi gerekiyor ve bu yüzden çok fazla ağaç kesiliyor. Ülke de yaşanan felaketlerin beraberinde bu kadar can götürmesinin sebebi ise yoksulluktur. 2010 depreminde de bu kadar kayıp verilmesinin sebebi ise binaların kalitesizliği idi.

Sık sık salgın hastalıkların baş göstermesi de yine sağlık hizmetlerinin ülkeye yetersizliğinden kaynaklanıyor. Ülke neredeyse tamamen siyahilerden oluşuyor. Bunun sebebi ise zamanında sömürgesi oldukları Fransa’nın bölgeye çalıştırmak için getirttiği kişilerin Afrika’nın Togo ve Benin bölgelerinden olması. Togo ve Benin aynı zamanda Afrika'da Vudu dininin yaygın olduğu bölgeler olduğundan bu inanç böylece Amerika’ya da taşınmış olur. Günümüzde misyonerlik yüzünden Vudu inancı azalsa da hala varlığını korumaya çalışıyor.

10,5 milyon nüfuslu Haiti’nin tek ilham verici hikayesi ise gerçekleştirdikleri köle devrimi. 1789 Fransız ihtilali sonrası ülkedeki beyazlar koloninin nasıl yönetileceği konusunda anlaşmazlığa girdiler. 1790 da bir kısım zengin beyazlar aşırı vergileri ödememek için Fransa’dan bağımsızlık istiyordu, bunun dışında çok çeşitli istekler de dile getiriliyordu. Zengin ve fakir beyazlar/melezler arasındaki bu gerilimse siyah köleler tarafından dikkatle takip ediliyordu. O sıralarda Haiti’nin adı Saint-Domingue idi ve siyahi kölelerin oranı öylesine artmıştı ki Fransız koloniciler artık onları kontrol etmekte zorlanıyorlardı. Kölelik çağı boyunca pek çok köle isyanı yaşanmış ancak hiç biri ülkeyi tamamen özgürleştirecek kadar başarılı olamamıştı. Haitililer sık sık tarlalarda zorla ve saatlerce çalıştırılmamak için ormanlara kaçıyordu. 1700’lü yıllarda bu kaçaklar çeteler oluşturup çiftlikleri basar hale geldiler ama hiç büyük bir ordu olamadılar. Ta ki 1790 yılındaki özgürler arası gerilim çıkana kadar.

Köleler zengin beyazların eğer bağımsızlık talepleri gerçekleşirse kendi durumlarının daha da kötüye gideceğini düşünüyorlardı. Çünkü bu patronlar, Fransız ihtilalinden sonra ilan edilen insan hakları beyannamesi metninde geçen tüm insanların eşitliği ve özgürlüğü gibi ilkelerin işlerine yaramayacağını biliyorlardı ve bu yüzden bağımsızlık istiyorlardı. Bağımsızlık halinde zaten zor şartlar altında çalışan kölelerin yaşam kalitesinin patronların iktidarında daha da gerileyeceği kesindi.

Fransız yazar Mirabeau Haiti'deki beyazlar için “yanardağın eteklerinde uyuyorlar” diyerek aralarındaki dalaşma ve aç gözlülükleri yüzünden yaklaşan isyanı göremediklerini belirtiyordu. Haitililer 1791 yılında başlattıkları isyanı, 1804 yılında Haiti’nin kurulduğunu ilan ederek devrimi tamamladılar ve kölelerin ilk başarılı isyanını gerçekleştirdikleri gibi siyahların yönettiği ilk cumhuriyet oldular.

Devrim süreci ise çok karmaşıktır. Başlangıçta isyan, yılların verdiği intikam hırsıyla kölelerin çiftlikleri basıp, yakıp sahiplerini öldürmesiyle devam ederken karışıklıktan faydalanan İngiliz ve İspanyol işgali, kölelerin Fransızlarla birlikte savaşmasına yol açar. Fransızlar siyahlara savaşın kazanılması durumunda özgürlük vaat ederler. Daha sonra İngiliz ve İspanyol işgalciler yenilir ve geri çekilir.

Sözler tutulmuştur, artık Haiti Fransa’ya bağlı özerk bir bölge olarak özgür bir diyardır ancak daha sonra iktidara gelen Napolyon özerkliği kaldırıp köleliği tekrar tesis etmek için saldırı düzenler ve başarılı olur.

Kısa süren Napolyon egemenliği sırasında Fransızlar da zor durumdadır. İngiliz ablukası sürmektedir ve Napolyon Amerika'daki sömürgelere önem vermediğinden sürekli Avrupa ile meşgul olduğundan destek kuvvet göndermiyordur. Fransız ordusu ise sarı humma hastalığından kırılmaktadır. 1803 yılında son muharebelerin ardından Fransızlar yenilecektir ve artık kölelerin önünde hiç bir engel kalmamıştır. Şimdi tam bağımsızlığın vaktidir.

Haiti pek çok sömürgeye ilham kaynağı olur ve daha sonra İspanyollara karşı Latin Amerika'da başlayan bir çok yeni isyanın idolü haline gelir.

Haiti’deki hayatta kalmayı başaran beyazlar ise ABD’ye kaçacaklardır. Günümüzde ABD’nin bir çok eyaletinde İngilizce ve İspanyolca konuşulur iken Louisiana eyaletinde ağırlıklı olarak Fransızca konuşulmasının sebebi bu kaçanlardır.

Günümüzde Haiti siyasi krizler, hastalıklar, yüksek suç oranları, ölü doğumlar, doğal afetler ve yoksullukla boğuşmaktadır. Yani anlayacağınız Haiti, klasik Latin Amerika ülkesi görünümündedir. Ama bir yandan tarihiyle de gurur duymaktadır.

YORUM EKLE