Kılıçdaroğlu’nun Aday Belirleme ve İttifak Oluşturma Başarısı

Eskiden siyasi liderler ve partileri taktiksel yaklaşımlar gereği başka seçmen gruplarından oy almak uğruna parti içinden olmayan adayları pek tercih etmezlerdi. Elbette tüm partiler her seçmen grubundan oy almak ister ama bunu kendi kadrolarıyla ve kendi gelenekleriyle yapmak ister. Fakat son yıllarda Sayın Kılıçdaroğlu’nun hamlelerine bakınca, başka kadrolardan transferler ve başka gelenekten yetişmiş insanlarında CHP çatısı altında yoğunlaştığı göze çarpıyor.

Sadece bu yerel seçim değil, bundan önceki birkaç seçimde de buna benzer hamleler görmüştük. CHP’nin MHP ile birlikte 2014’te çatı aday olarak CHP ilkeleriyle uzaktan yakından alakası olmayan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu desteklemesi buna ilk örnekti. Aday seçimi felaket olsa bile mantıken MHP gibi bile olsa bir muhalefet ittifakı, o zamanın demografik şartlarında elzem bir gereklilikti.

2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki ilk seçim olan 7 haziran 2015 seçimlerindeyse taban ittifakıyla anti demokratik baraj engelini HDP’nin aşmasını sağlayarak meclisteki dengenin korunmasını sağlamıştı. Seçimden sonraysa MHP ve HDP’yi yanına alarak bir üçlü koalisyon girişiminde bulunmuştu ama Cumhurbaşkanı bu tehlikeyi görüp, normalde birinci partinin koalisyonu kuramaması durumunda ikinci olan partiye koalisyon kurma yetkisini devretmesi gerekirken, demokrasi geleneklerimize aykırı bir biçimde bu yetkiyi vermeyerek koalisyon ihtimalini ortadan kaldırmıştı. Seçimin tekrarının yapılacağı 1 kasıma giderken patlak veren terör yüzünden taban ittifakı bu sefer olmamıştı ve meclisteki denge AKP lehine devam etmişti.

24 haziran 2018 seçimleriyse, ittifak yasası sayesinde tam bir partiler arası diplomasi sanatına dönüşüyordu. Kemal bey olmasa CHP, İYİP+SP+DP ile tavan ittifakı yapar mıydı? Üstelik bu partilerle tavan ittifakı yaparken HDP ile de taban ittifakı kurulur muydu? İşte bu 2 ayrı ittifakı oluşturmak ve bununla kalmayıp bunu her 2 partinin tabanını da rahatsız etmeyecek şekilde yönetmek gerçekten muazzam bir başarıdır. Bu seçimin sonucu Cumhurbaşkanlığı için bir felaket olsa dahi meclis aritmetiğine bakıldığında yapılan 2 türlü ittifakında sonuç verdiği görülüyor. HDP yine barajı aşmayı başardı ve meclis dengesi korundu. İYİP’te %9,96 oyla baraj altında kalmasına rağmen ittifak yasası sayesinde meclise girmiş oldu ve dengeyi korumada pay sahibi oldu.

MHP kendi baraj altında kalma korkusu yüzünden AKP’den önce barajın düşürülmesini istemiş ama HDP rahatlar diye ittifak yasası formülü oluşturulmuştu. MHP baraj altında kalmadı ama İYİP %0,04 ile baraj altında kaldı. Yani ittifak yasası en çok muhalefete yaradı. İYİP bu oy oranıyla eğer ittifak olmasa baraj altında(ittifak olmasa oy oranı böyle kalmayabilirdi tabi ki, belki daha az belki de daha çok oy alırdı) kalmış olduğundan aldığı milletvekillerinin çoğu iktidar blokuna kayacak ve Cumhur ittifakının beşte üçten daha fazla çoğunluğa sahip olması yüzünden çok rahat anayasa değiştirmelerine sebebiyet verecekti. Yani Cumhur ittifakı ittifak yasasıyla kendi kendini zayıflattı çünkü Kılıçdaroğlu bu hamleyi kendi lehine kullanma konusunda müthiş bir diplomasi ve organizasyon örneği sergiledi.

Vee gelelim ittifakların yerel seçim yansımalarına, bu sefer SP ve DP kendi yolundan gitse de CHP-İYİP tavan ittifakı, HDP ile de taban ittifakı devam etti. Üstelik bu 2 tabanın yine rahatsız olmamasını sağlayarak bunu devam etti. Burada Kemal beyin birbirlerine çok zıt olmasına rağmen muhalefeti, onların bu zıtlığına rağmen bile bir arada tutabilme başarısı görülmüş oldu.

Yerel seçimdeki başarıda en önemli ikinci etken işte bu, ittifakları yönetme ve bir arada tutma becerisiydi. Kemal bey, son yıllarda önemli stratejik hamleler yaparak diplomasi ve organizasyon konusunda ne kadar taktiksel bir zekaya sahip olduğunu gösteriyor. Onun yerinde başka birisi olsa bu süreçleri bu kadar iyi yönetebilir miydi? Açıkçası hiç sanmıyorum.

En önemli ikinci etken dedim çünkü birinci sırada bence aday belirleme var.

2014 yerel seçiminde CHP’nin adayları genelde insanlara bıkkınlık vermiş ve sempatik olmayan isimlerdi. Muğla’da, İzmir’de, Mersin’de, Antalya’da falan hep bu tür adaylar vardı. Muğla’da Osman Gürün zaten 3 dönem Muğla belediyesini büyükşehir olmamışken yönetmiş ama başarısız görüldüğü için büyükşehir adaylığı eleştirilmişti. İzmir’de Aziz Kocaoğlu zaten haz vermeyen 2 dönemin ardından yine adaydı. Mersin’de Macit Özcan’da aynı şekilde 4. dönem içim adaydı ve oluşan tepki oylarıyla seçimi kaybetti. Daha birçok böyle eleştiri vardı. Pek çok il, ilçe ve büyükşehir kaybedilirken kazanılan pek çok yerde de en yakın rakiple oy farkları azalmıştı.

Fakat o seçimde Hatay ve Ankara adayları, ilk paragrafta bahsetmeye çalıştığım, başka gelenekten kişileri transfer ederek bir muhalif çatı oluşturma noktasında yerel seçimlerdeki ilk önemli gösterge oldu. Çünkü Hatay adayı Lütfü Savaş AKP’li bir belediye başkanıydı ve tekrar aday gösterilmemişti. Kemal beyin daveti üzerine AKP’den CHP’ye geçti ve aday olup kazandı, yetmedi 2019’da farkı 10 kat arttırarak kazandı. CHP, Hatay’da o demografik yapıda kendi kadrolarından biriyle yarışa katılsa kazanması mümkün değildi. Ankara’da da aynı şekilde CHP kökenli bir adayın böylesine milliyetçi bir şehirde oy farkını %1’e indirmesi mümkün değildi. Ama MHP kökenli ve başarılı bir belediye başkanlığı yürütmüş birisi Ankara’nın demografik yapısına uygun bir adaydı. İlk denemede olmadı ama rövanşta başarılı olundu.

Bu yerel seçimdeyse aday profillerinin büyükşehirlere uygunluğu sadece Hatay ve Ankara ile sınırlı kalmadı. Zaten başarıyı getiren de bu olmuştu.

Genel olarak baktığımızda adayların ezici çoğunluğu zaten ilçe belediyelerinde başkanlık yaparken büyükşehire geçiş yapmış kişilerden oluşuyor. Bu benim için ayrı bir güzel nokta, çünkü milletvekillerinin belediye başkanı yapılmasını doğru bulmuyorum. Çünkü eğer kazanırsa milletvekilliği düşüyor ve parti mecliste zayıflamış oluyor. “Madem belediye başkanı yapacaktın, önce niye milletvekilliğine soktun” derler adama. Böyle olunca milletvekilliğinde aldığı oylar boşuna gitmiş oluyor.

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü belediye başkanıydı ve diğer CHP’li belediye başkanlarına kıyasla başarılı bir profili olan, üstelik Trabzonluların kutsalı Trabzonspor’da yöneticilik yapmış, siyasi arenada pek tartışmalarla yıpratılmamış, hem sağdan hem soldan oy alabilecek kökene sahip ve sempatik biri olarak İstanbul’a çok uygun bir adaydı. Halbuki Kemal bey “hiç tanınmayan bir isim aday gösterdi” denerek çok eleştirilmişti. Fakat bu demografik yapıyla alınan şu sonuç aslında ne kadar isabetli bir karar olduğunu gösteriyor.

Ankara’da Mansur Yavaş 2009’da MHP’den, 2014’te CHP’den aday olmuş ve kaybetmiş birisi tekrar aday gösterildiği için “yenilen pehlivan güreşe doymaz” misali eleştiriler olmuştu ama Ankara gibi milliyetçi bir şehirde Mansur Yavaş gibi biri olmazsa olmazdı. Kimisi İYİP’ten aday olmalı dedi ama bu sefer CHP seçmeni DSP’ye kayabilirdi. “CHP çatısı altında MHP seçmeni oy vermez” dendi ama görünen o ki Mansur Yavaş’ın ismi bile Ankara’da sağı solu tüm muhalefeti CHP çatısı altında birleştirmeye yetiyor ve böylelikle bir aday tercihinin daha ne kadar isabetli olduğu ortaya çıkıyor.

İzmir’de bence Aziz Kocaoğlu tekrar aday olsa yine kazanırdı ama bu iyi bir aday olduğu anlamına gelmezdi. İzmir’de de bir değişiklik gerekliydi. Öyle aşırı muazzam bir aday olmasa da İzmir’de değişik bir yüz görmek açısından bu değişiklik hiç yoktan iyidir. Umarım bu isim değişikliklerini bir sonraki yerel seçimlerde Aydın, Eskişehir ve Muğla’da da görürüz.

Eskişehir’deyse 5. dönemi için aday olan Yılmaz hoca kimilerince yeni bir yüz ihtiyacı, kimilerince de artık yaşlandığı gerekçesiyle eleştiriliyordu ama yine aday gösterildi ve kazandı. Üstelik bu sefer il genel meclisinde de güçlendi. Tahminimce bu son dönemi olacaktır, bakalım bir sonraki dönem için CHP’nin adayı kim olacak, bunu merak ediyorum.

Antalya’daysa ANAP kökenli(1999’da ANAP’tan Konyaaltı belediye başkanı seçilmiş 2004’ten itibarense CHP’nin adayı olarak devam etmiştir.) Muhittin Böcek, Antalya gibi 90’lı yıllarda merkez sağ partilerin kazandığı bir ilde yine demografik yapı gereği en uygun adaydı. Böylece İYİP seçmenini de sandığa çekme noktasında sıkıntı yaşanmamış oldu. Üstelik kendisi 20 yıldır Konyaaltı’nda başarılı bir profil çizmiştir. Hem ANAP kökenli hemde başarılı bir belediyecilik tecrübesi onun Antalya’nın koşullarında doğru bir aday tercihi olduğunu gösteriyor. İlginçtir 2004’te Antalya’da AKP kazanmış, 2009’da CHP kazanmış, 2014’te tekrar AKP kazanmış, şimdiyse tekrar CHP kazandı, muhtemelen önümüzdeki yerel seçimde yine Muhittin Böcek CHP adayı olacaktır ama Antalya’daki bir AKP bir CHP geleneği devam eder mi etmez mi göreceğiz. Muhittin başkanın bir dönem daha kazanması için bu dönem çok çalışması gerekiyor. Çünkü kazanma sırası aleyhine.

Adana adayı Zeydan Karalar da yine Adana’nın en büyük ilçesi Seyhan’da kendini kanıtlamış bir isimdi. Kimileri onun Arap olmasının İYİP tabanından oy alamamasına, kimisi de Alevi olmasının muhafazakar Kürt seçmenden oy alamamasına sebep olur demişti ama kendisi toplumun çok farklı kesimlerinden oy alarak 30 yıl sonra, üstelik açık ara farkla Adana’da tekrar sol bir partinin kazanmasını sağladı.

Son bir örnek olarak bu sefer kazanılamamış bir il olmasına rağmen AKP’nin kalesi sanılan ama sadece %2 oy farkla kaybedilen Bursa’ya bakalım. Burada şehrin en refah ilçesi olan Nilüfer’de tıpkı Muhittin Böcek gibi 1999’dan beridir başkan olan Mustafa Bozbey, bu sefer büyükşehir için adaydı. Herkes Bursa’nın AKP’nin ceketini koysa kazanacağı bir yer derken o, kendisini belediyecilikte kanıtlamış olmasıyla, kampanyasıyla, birleştiriciliğiyle Cumhurbaşkanının %55,5 aldığı bir ilde AKP’nin %6 oy kaybetmesini ve farkı bu kadar düşürerek AKP tabanından oy alabilen bir isim olduğunu, dolayısıyla Bursa gibi bir ilde tartışmasız en doğru aday olduğunu göstermiş oldu. Bir sonraki seçimde Mansur Yavaş gibi tekrar aday olursa rövanşı alma şansı başka hiç kimsenin olmadığı kadar yüksek olacaktır.

Aklıma gelenler bunlar, tabi ki Bolu, Bilecik, Burdur, Kırşehir ve daha bir çoğu gibi pek çok doğru aday tercihi vardı ama ben büyükşehirlere yoğunlaştım.

Kazanan başkanların çoğu sonraki yerel seçimde yine aday olmalı ama Muğla’da, Aydın’da, Eskişehir’de artık yeni yüzler görmek lazım. Buna dikkat edilirse vatandaşlarımız daha seve seve oy verirler, sıkıla sıkıla değil.

YORUM EKLE