İçimizdeki Hira

    “Yalnızlık bana sevdirildi” sözünü hemen hemen hepimiz duymuşuzdur. Peygamber efendimiz’ in vahiy gelmeden önce otuz beş yaşından itibaren sıklıkla Hira mağarasına gidip iç inzivasına çekilmesinden dolayı söylediği sözdür. Bir nevi hira kelimesinin anlamı olan arayışın kendini bulma ile bütünleştiği dönemdir.
 Her ümmetin kendi peygamberinin kaderinden pay aldığını yine rivayetler ile bilmekteyiz. Buradaki asıl soru bizler kendimizi bulmak, içimizdeki Hira’ nın derin  yolculuğuna çıkmak için iç inzivamıza çekilip bu sözün anlamı olan arayış kelimesini kendimiz ile ne zaman bağdaştırdığımızdır. İnsan siret ve suret olarak yaratılmıştır. Suretimizi süslediğimiz kadar, siretimizi ne kadar süsleyip ruhumuzu beslemekteyiz. Daha iyi anlamak için küçük bir örnek verecek olursak; bir pastanın ilk yapım aşaması iç kısmıdır. İç kısmı bittikten sonra dışındaki süslemeler yapılır. Eğer pastanın içi tam olarak olmamış ise dışındaki güzelliğin pek bir anlamı kalmamaktadır. Diğer bir husus ise insanın kendi ile baş başa kalması yalnız olması neden bu kadar önemlidir? Yalnızlık insana hiç-bir kalabalığın sağlayamadığı imkânları sağlar. Kendini bulursun. Mesela Hz. İbrahim (a.s) birden fazla ilah' ın olamayacağını yalnızken anlamıştır. Hacer (a.s) zemzem suyunu yalnız kaldığında bulmuştur. Yine Allah'a en yakın olduğumuz anlar yalnız olduğumuz anlardır. 
  Kısacası Hira, yalnızlık sırrıydı. Hira kalpti. Tövbe gibi insanın kendine öz eleştirisiydi. Her insanın içindeki Hira' yı bulması temennisi ile...

YORUM EKLE