Hazine taşınmazları gözden geçirilirken… Mersin -2-

Önceki yazıda Hükümetin Milli Emlak eliyle kamuya kent içlerinde kullanım amaçlı dağıttığı gayrimenkullerle ilgili çalışmadan söz etmiştim.

Bu çalışma sonunda Hazine kimi kamu kurumlarına verdiği ve artık çok kıymetli olma dışında başlangıçtaki amacın zaman içinde yitirildiği yerlerin günümüz koşullarına uygun biçimde değerlendirilmesiyle Devlet ölü haldeki varlıkları canlandıracak, kentler yeni gelişme dinamiklerine uygun mekânlara kavuşacak.

Daha da önemlisi taşınmazlar elden geçirilirken Devlet daha işlerliği olan tesislerin kentlere kazandırılması yanında belki de ülke dış borcunu sıfırlayacak kaynağa kavuşacak.

Örneği Mersin’ den vermiş ve Orduevi çevresindeki amacını yitirmiş askeri lojman olarak kullanılan eski kışla ile sahilin tel örgülerle ve Filistin görüntülü kamuflajlar giydirilmiş orduevi çevresinden vermiştim.

Aslında örnekleri çoğaltmak zor değil.

Eminim yazımı okuyan herkes Mersin içinde ve dışında her gün geçtiği pek çok kamu işgalindeki yerlere bakıp hem ah çekmekte hem de değerlendirilmesi doğrultusunda fikirler üretmektedir.

Adnan Menderes Bulvarı üzerinde yer alan denize nazır Tarım İl Müdürlüğü tarafından ilkel barakalarda hizmet verilen Mersin’in en değerli arazisini gözünüzün önüne getirin.

Bir zamanlar kent dışında kaldığı için tahsis edilen yer denize paralel açılan bulvarla kentin paha biçilmez alanı haline gelmiş ama Tarım İl Müdürlüğü halen burayı kullanmakta.

Oysa Müdürlüğe tarımla daha çok haşır neşir olacağı örneğin Karaduvar civarında bir yer tahsis edilse hem liman ve gümrüğe yakınlığı nedeniyle daha kolay hizmet verecek hem de mevcut alan beş yıldızlı tesislerin yer aldığı turizm vahasına dönüştürülecek.

Bir başka örnek ise Milli Eğitim Müdürlüğü ve Öğretmen Evi başta olmak üzere kimi eğitim kurumlarının yer aldığı vaha…

Bu bölge kentin yeni gelişme aksının denizle buluştuğu en önemli aks. Bu vaha değerlendirilse elde edilecek gelirle Mersin eğitim sorununu kökünden çözer. 5 bin kişilik yüzme havuzlarından, sosyal donatılarına, kütüphanelerinden spor salonlarına öğrencilerin tüm ihtiyaçlarının karşılanacağı 5 bin kişilik birkaç eğitim kompleksine kavuşur. Hem de sosyo ekonomik gelişmişlik sıralamasında kenti hak etmediği dibe vurmalardan kurtaracak fazla sayıda derslik kazandırılır.

Dediğim gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Ben çarpıcı bir ikisiyle yetindim. Meraklı bir ekip oturup birkaç gün içinde Mersin’in bu alandaki tüm envanterini çıkarabilir. Yasal düzenleme hayata geçtiğinde de en azından kent buna hazırlıksız yakalanmaz.

**

Önceki yazım nedeniyle epeyi tepki aldım.

Kimisi uçuk kaçık eleştirilerdi, buraya taşımayı bile gereksiz buluyorum.

Kimisi ise özellikle Milli Emlak’ e ait olan Kışla’nın bir bölümünün nasıl olup ta OYAK gibi sonuçta diğer sermaye gruplarından farkı olmaması gereken bir kuruma geçtiğini sorgulayan değerlendirmelerdi. Bunları çok önemsiyorum.

Değerlendirmelere baktıkça da, Kışla bir yana toplasanız 40 yıllık ömrü olan Orduevi ile ilgili genel bilgilerin ne kadar az, sığ olduğunu görerek bir kez daha “sahipsiz Mersin” adına kaygılanmadım da değil.

Bu nedenle bir sonraki yazıda Nakkaş ailesince Mısır asıllı iş adamından bin altın liraya alınan ve büyükçe bölümü 1904 yılında Kışla yapılmak üzere o günlerdeki Mersin Mutasarrıflığına devredilen bölgeyi ve yüz yıllık macerasını ele almak istiyorum.

Mersin’in en azından 1960 sonrasını hatırlayanlardan ricam Mersin’i her bakımdan etkilemiş o yüz yıllık Kışlanın bir bölümünün nasıl olup ta 1961 doğumlu OYAK’ a geçtiği hususunda kamuoyunu aydınlatmaları.

Yarının refah kentini yaratmak için dünün yakın dönem tarihine ışık tutacak bu türden ezber bozan bilgilere ihtiyacımız var. Kırıntı babında da olsa, geçmişten günümüze kim ne biliyorsa çıkıp paylaşmalı.

Katolik nikâhı sırasında rahibin konuklara anımsattığı gibi:

“Ya şimdi konuşun, ya ömür boyu susun”
YORUM EKLE