HALEP ORADA İSE ARŞIN BURADA

Rusya’nın sözünde durmaması ve sözüm ona Müslüman İran’ın sorumsuz davranışları sonucu; katil Esed kazandı. “Halep düştü..” diyerek sevinç çığlıkları atıyor katiller.. Amerika başta olmak üzere uygar sanılan Batı, laik Esed’in Sünni Müslümanları katletmesine göz yumuyor..

Halep’teki katliama içte ve dışta zafer diye sevinenler, bırakın dindar insan olmayı, ortak değerlerimizin dışına çıkmış kişilerdir.

Oralarda kim var..? İran’ın Şii milisleri, Rusya, Esed rejimi yani katiller.. Bütün dünya seyretti, mahkum edildi Halep.. Katiller Halep’te taş üstünde taş koymadılar.. Bu katiller; sadece Halep’i yok etmediler… İslami kimliği yok ettiler… Camileri yok ettiler.. Oradaki insanlığı yok ettiler… Herkes seyretti. Türkiye’den başka hiçbir ülkeden, hiç kimseden ses çıkmadı.. Birleşmiş Milletler teşkilatı ne işe yarar? Onlardan da ses seda yok… Halep ahhh Halep…

Şii milisler, Rusya ile, İsrail ile, Esed rejimi ile beraber olmuşlar, Halep’te Müslüman kanı içiyor… Tarihi, yerle bir ettiler… Camileri, kiliseleri, hastaneleri vurdular, çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden toplu kıyımlar yaptılar, insanları diri diri yaktılar. Bir milyondan fazla insanı katlettiler, milyonlarca insanı evlerinden barklarından ettiler. 

Halep yanıyor. Yanmaya devam ediyor ve bir vahşet yaşandı. Suriye’nin ikinci en büyük şehri Halep, milyonlarca insanın yaşadığı bir tarih mirası idi… Halep kalesi, İslam dünyasının mimari harikalarından. Halep’te Selçuklu, Eyyubi ve Memlük eserleri çok. Elbette Osmanlı eserleri hepsinin üstünde.

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Tarih kürsüsü hocası Suriyeli Mahmud Zeynel Abidin, Bakın Halep için neler diyor:
“ Son kuşatmalarla Halep’te 200 tarihi eser tahrip edildi.
Halep mimarisinin %70’i Osmanlı eserlerinden oluşuyordu. Tamamı yok oldu. Tahrip edilen 200’e yakın eser var. Bu eserlerden 22’sinin Osmanlı’ya ait olduğunu, hatta 2’sinin Mimar Sinan’a ait olduğunu tespit ettim diyor. 

Beşer Esad güçleri, 4 yıldır Halep’i birçok kez kuşatma altına aldı. Ve değişik dönemlerden kalma, özellikle Osmanlı dönemine ait 200’den fazla tarihi eser tahrip edildi. Esad güçleri ile muhalifler arasında çıkan çatışmalarda ve Esad’ın kendi halkının ve şehrin tarihi yapısının yok olmasını düşünmeden kendi halkı olan Haleplilere acımasızca saldırması sonucu şehir tam anlamıyla bir harabeye döndü” diyor Süriyeli Zeynel hoca.

Suriyeli muhaliflerin yalnız kalması sonucu kenti adım adım kuşattılar, yakıp yıkma stratejisiyle muhaliflerin kontrol ettiği bölgeleri bombalarla, ağır silahlarla insansızlaştırmaya çalıştılar. Hastaneler, okullar, pazar yerleri, camiler, fırınlar, sivil savunma merkezleri hedef alındı. Hayata dair her şey yok edilmeye çalışıldı. İnsanlar açlıkla, susuzlukla yok edilmek istendi. Çoğu çocuk ve kadın on binlerce insan hayatını kaybetti. Bazı Haleplilerin ailelerinin kirletilmesini önleyebilmek için alimlerden ölüm fetvası istemesi akılları durduracak davranış. Suriye’de, rejim ve destekçilerinin halkı sindirebilmek için tecavüzü silaha dönüştürdüklerine yönelik birçok rapor bulunmakta.

Halep birkaç gün önce Esed rejiminin eline geçti. Ama rejim öldürmeye devam etti. Sivillerin tahliyesi için uğraşan Türkiye, Rusya’nın işbirliği ile ateşkesi sağladı. Lakin Esed ve İran uymadı, insanları öldürmeye devam etti. Şehir düştüğü halde bunu neden yaptı?

Bir zamanlar Bosna’da yaşananların daha ağır bir şekli Suriye’de yaşanıyor. Esed ve müttefikleri sivillerin katlinden tecavüzlere kadar, insanlık dışı birçok suçu işlemeye devam ediyor. Türkiye bu vahşeti durdurmak için Rusya’yı ikna ederek Halep’in doğusunda sıkışıp kalan yüz binlerce insanın tahliye edilmesi için çaba gösteriyor. Ateşkes ilanından sonra İran ve Esed, ateşkesi ihlal etmeye devam etti. Sözüm ona zafer kazanmışsın, insanlar dışarıdan gelmemiş, kendi vatandaşın; askeri olarak kazanılmış şehirde, katliam yaparak ne elde etmek istiyorsun?

“Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz.” “Bundan iyisi Şam’da kayısı.” İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri.” Gibi deyimler ve atasözleri günlük kullandığımız alışılmış sözlerdir. Sanırım Halep, bu manada hafızamızda kendisini en fazla hissettiren şehirdir. “Halep yolunda deve izi aramak.” “Ese dostum, Musa dostum/ Dolaştım Şam’ı Haleb’i/ Koynumdaki kese dostum.” Halep ile ilgili sözlerden bazılarıdır. Hafızalarda sürekli kayıtlı hiç silinmemiş sözlerden birisi de. “Halep orada ise, arşın burada.” 

Arşın mesafe ölçümünde kullanılan bir birim ve Halep Türkiye’ye yakın mesafede olduğu için hadi iddianı ispatla, ölç görelim.. Hikayesi; palavracı  adamın birisi, ben Halep’te iken 8 arşın atladım demiş. Orada bulunanlardan  biri inanmadığı için, hadi atla görelim demiş. Palavracı ben Halep’te atladım, burada olmaz ki demiş. Diğer adam neden olmasın canım, “Halep orada ise arşın burada” demiş.

Günlerce Türkiye; Halep’teki facianın durdurulması için, Esed güçlerinin katlettiği sivil insanların kaderine seyirci kalınmamasına, haykırarak dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Rusya, İran, Amerika, BM, dünyanın dört bir yanını arayarak Halep’te ateşkes sağlanmış oldu. Halep’in mahsur ve zalimce ölüme terk edilen insanlarının kurtarılmasına neden oldu.

Halep Haleplilerden temizlendi. Doğu Halep’te, her yer ve birçok kurumlar yok edildi ve binlerce insan dünyanın gözleri önünde katledildi. Haleplilerin Halep’ten tahliyesi için, bir hayat koridoru açıldı ama, İran ve Esed buna da hücum ediyor.

Esed rejiminin muhaliflerinin bulunduğu, olayların başlama noktası olan Deraa’da duvarlara “Rejim er geç yıkılacak” diye yazan ve bedelini canlarıyla ödeyen çocuklar gibi, diğer Halepli çocuklar; üşümüş parmaklarıyla, hayat koridorunda bindirildikleri otobüslerin soğuktan buğulanmış camlarına “Bir gün geri döneceğiz” yazdılar. Bu çocuklar, Esed’in kabusu olmaya devam edecektir. Bunu bilesin Esed.

Seyretme zamanı değil… Birlik olalım, beraber olalım. Mazlum ve mağdurlara her türlü yardımı yapalım. Dua ile sabır, basiret ve ferasetle bu günler atlatılacaktır. 
Bu konuda daha yazacak ve sizlerle paylaşacaklarım var. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere. Hoş kalın. Aralık 2016. İsmet Kadıoğlu. Antalya.
YORUM EKLE