Kadına Şiddet Ve Mücadele Konferansı

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alev Özkazanç, kadına yönelik şiddetin ölümler içeren bir sorun haline geldiğini ve Türkiye’nin en önemli politik sorunlarından biri olduğunu söyledi.

Kadına Şiddet Ve Mücadele Konferansı
Mersin Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (MERKAM) tarafından 'Türkiye’de Kadına Şiddet ve Mücadele' konulu konferans düzenlendi. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alev Özkazanç’ın konuşmacı olarak katıldığı konferansta, kadına şiddet konusu ve bununla mücadele yolları ele alındı. MEÜ Uğur Oral Kültür Merkezi’ndeki konferansın açılışında konuşan MERKAM Müdürü Prof. Dr. Bahar Taner, kadına yönelik şiddete karşı pek çok uygulamanın hayata geçirildiğini, ancak şiddeti aşağılara çekmesi gereken bu uygulamalara rağmen şiddet olaylarının gün geçtikçe artmaya devam ettiğini belirtti. Dünyada da durumun farklı olmadığını aktaran Prof. Dr. Taner, “Kadınlar dünya nüfusunun yarısını oluşturmasına rağmen dünya mal varlığından az miktarda faydalanmakta ve ileri düzeyde şiddetle karşı karşıya kalmaktadır” dedi.

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alev Özkazanç ise, kadına yönelik şiddetin geçmişte sadece çeşitli kadın hareketlerinin ve feminist grupların gündemindeyken, 1990’lı yılların ortalarından itibaren şiddet olaylarının gözle görülür biçimde artması ve verilen mücadeleler sonuncunda konunun artık göz ardı edilemediğini ve toplumun tüm bileşenlerinin gündemine girdiğini kaydetti. Ülkelerin iç savaş veya etnik çatışma gibi insan ölümlerini içeren olayları, ilk sırada yer alan siyasi problem olarak belirleme eğiliminde olduklarını ifade eden Doç. Dr. Özkazanç, kadına yönelik şiddetin ölümler içeren bir sorun haline geldiğini ve Türkiye’nin en önemli politik sorunlarından biri olduğunu söyledi.

Kadına yönelik şiddetin çok özel bir analizi hatta olağanüstü yönetim ve tedbirler gerektirdiğini belirten Özkazanç, uygulanan ve önerilen pek çok şeyin konunun bitirilmesi konusunda yetersiz kaldığını kaydetti.Kadına yönelik şiddetin ne olduğuna ve nereden kaynaklandığına değinen Özkazanç, öncelikle konunun kolay ele alınabilir bir konu olduğunu düşünmekten vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı. Ağır şiddet içeren olayların kişilerde acıma, öfkelenme, merhamet gibi ham duyguları harekete geçirdiğini, ancak konunun bu duygularla ele alınacak kadar basit olmadığını ve bunun yerine daha soğukkanlı, sabırlı, programlı düşünme gücünün geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Ataerkil pazarlıkla erkeğe, kadın ve çocuklara bakan güçlü birey, kadınlara ise daha çok eviyle, çocuğuyla ilgilenen pasif birey gibi toplumsal roller belirlendiğine dikkat çeken Doç. Dr. Özkazanç, bu

toplumsal rollerin 70’lerden sonra tüm dünyada çözüldüğünü ve güçsüzleşen erkek ile güçlenen ve 'hayır' diyebilen kadının varlığının cinsler arasında adeta savaşa neden olduğunu savundu. Kadına yönelik şiddetin toplumda var olan şiddet türlerinden ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizen Özkazanç, kadını toplumda güçsüz kılan eşitsizlikler aşılmadıkça sorunun çözüme kavuşmasının mümkün olmadığını kaydetti.

Kadına yönelik şiddet ile mücadele biçimlerine de değinen Özkazanç, “'Kadına şiddet uygulayan cezasını çeksin, cezasız kalmasın' demek gerekli fakat yetersizdir. Bu olaya sadece suç ve ceza olarak bakmak ve ardındaki dinamikleri görmezden gelmek bizi çözümden uzaklaştırır. Türkiye’nin hem makro siyasi problemleriyle ilişkili bir perspektif hem de günlük anlamda derine inen, içinde güçlü bir toplumsal cinsiyet eşitliğini barındıran bir demokratikleşme hamlesine ihtiyacı vardır” diye konuştu.
Güncelleme Tarihi: 24 Şubat 2014, 12:05
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER