Görünmeyen Adalet

                                Görünmeyen Adalet

                                İnsan yaşamında çok değer verdiği bazı olgulara aşık derecesine bağlıdır. En önemlisinin özgürlük olduğu herkesce malumdur. Bir de insanın yaşadığı, hissettiği ve rol aldığı diğer önemli olgu da “Adalet” kavramıdır. İnanıyorum ki Adalet olmazsa hiçbir insan hayatından memnun olamaz. Fakat ne yazık ki bu derin konunun uygulanmasında sıkıntı var maalesef. Özellikle hakikatın çok açık olduğu yerlerde Adaletin tersten okunması dehşet verici bir muammadır. Günümüzde bir çok mağdurdan bahsedebiliriz. Burada bahsederken içimin derinden sızladığı öyle konular var ki; bu yüzden kendimi nedense çok suçlu hissederim. Bence; yakın zamanda yaşanmış ihanetin ardından Adaletsizliğin bir kupa gibi hep birlikte kutlama sebebi yapıldığı bir başka örnek yoktur. Aslında çok derin acıların yaşanması ayrı bir ağır duygu olmasının yanında; hani vücudundan bir yara alırsın bir de yaranın üzerine tuz dökerek demir tarakla kazıldığı bir durumda hissettiğin azap; anlatmak istediğimin yanında da pek kayıda değer sayılmaz, sayılamaz. Ben ne kadar anlatmaya çalışsam da, ne kadar derinlere dalsam da, meseleyi “ancak yaşamak lazım” diye klasik bir cümleyle de özetleyemem. Fakat gene de silahşörlük yapmayacağıma söz veremem. İnsan böylesine elem verici hisler karşısında dayanamıyor. Bazen bildiklerim gerçek mi demek istiyorum. Bazen de hayal etsem zulmün bu kadar aşağılık bir yanının olduğu bir kompozisyonu kuramam. Yaşananların inandırıcılığının, gerçek yaşamla özdeşleşmediği hikayelerin olduğu vatanımda çağlayan akarsuların neden kan rengini alıp ağıt yakmadığı konusu da beni ayrıca üzmüştür. Sadece; Allah’a kulluk  unutulunca belki de bu yüzdendir deyip geçiştiriyorum. Kahpe bir ihanette, yitirilen her can; ümmetin sorunu olmasının yanında, bunların hesabının adaletle yapılamaması ayrı bir sorunu teşkil etmesi, bu evlatların dini yaşantıdan koparılması acı gerçeğini perdeleyemez. Adalet elimizde tuttuğumuz bir kor gibidir. Eğer doğru tutarsak istenilen malzeme yani mecazı demiri elde ederiz. Eğer yanlış kişilerin eline geçerse; işte o zaman yaşadığımız, adaletsizliğin adalet olduğu zindandan ibaret bir dünya olur. Acaba hiç kimse benim hissettiğim şeyi yaşıyor mudur? diye kendime çok defa sorarım. Bir çok olay yaşandı, bir çok can gitti, bir o kadar da zarar meydana geldi. Hatta destanlar yazıldı ve yaşandı. İyi de peki bu olay yorgan gitti kavga bitti meselesi mi? Değil. Nerede emir verenler, yakanlar, yıkanlar, soyanlar ve p.i.ç. (paralel ihanet çetesi) üyeleri. Hayır, anlamadığım ne tarafa baksam herkes benden temiz. Hatta artık öyle olmuş ki, onlar kadar değerimiz olmadığı gibi, onlar kadar itibar sahibi de değiliz. Emeviler döneminde durum öyle olmuş ki; artık tarihi bir söz olarak kaydedilmiş olan fakat derin mana içeren cümle şöyledir; “sarhoşun yetkisi hidivden daha fazla”

                           Adaletin, neden doğru düzgün uygulanamaz olduğunu göstermek yerine bir hikaye ile doğru uygulamaya örnek vereceğim. Bir gün köyün birinde hırsızlık yaşanmaya başlamış. Adam, işini o kadar iyi yapıyormuş ki; kimsenin ruhu bile duymuyormuş. Bütün köylü olayı araştırıyor fakat bir neticeye varamıyorlarmış. İçlerinden aklı selim biri; gidip hocaya soralım demiş. Bir heyet oluşturmuşlar ve hocanın evine gitmişler. Hoca içeri buyur ettikten sonra merakla nedenini sormuş. Durumu olduğu gibi anlatmışlar. Hoca da yarın Cuma günü, ben meseleyi çözeceğim demiş. Halk camide toplanınca Hoca hutbeye çıkmış ve cemaati dikkatlice süzmüş. Hutbeyi okuduktan sonra cemaate bakarak; yahu kardeşim! tavukları çalıp yiyorsun da neden başındaki tüyü temizlemiyorsun deyince bizim hırsız elini başına götürmüş. Hoca cemaate; yakalayın bu adamı çünkü hırsız budur diye haykırmış. Belki zaman gelir bir yiğit çıkar; İşte hainler, bunlar diye haykırır. Unutmayın! Vatan uğruna canların feda edildiği, kaybedilmeyecek tek yerdir.

Davut TOPCU / MERSİN - davuttopcu33@hotmail.com

YORUM EKLE