DIŞI BUZ, İÇİ SEVGİ TUTMUŞ BİR ŞEHİR SİVAS

İpek yolu üzerinde yer alan, Sivas’ta pek çok sayıda han ve harabe olmuş han kalıntıları var. Seyyahların dinlenmek için, kervanların konaklamak için uğradığı muntazam şehir. Anadolu’nun en eski en önemli kentlerinden biri yüreği sevgi dolu bir şehir . Ne kadar da güzel ve özelsin Sivas. İnsanın yabancısı olduğu bir şehirde, evinde gibi ağırlanması da Sivas’a has bir özellik olsa gerek. Gezdiğim hanlar, köprüler, kümbetler, minareler ve yapılardaki süslemelerin de yaldızlarla, gücün ve istikrarın simgesi olan aslanlar, kaplanlar ve daha bir çok simge ile süslenmiş. Yöreye özgü lezzetli çörekler, tereyağı ile yoğurulmuş incecik katmeri de Sivas kahvaltılarının vazgeçilmezi gibi görünüyor . Sivas lezzetlerinden unutamadığım tatlardan biri de, Sivas köftesiydi. Köftenin içerisinde ne bir malzeme, ne de bir baharat var. Sinirlerinden arındırılmış kuzu etinden yapılıyormuş. Bildiğimiz köftelerden değil yani, tadı bir harika… Hava soğuk ve sisliydi fakat Sivas halkı iklimin aksine sıcak ve samimi… Sivas spor at çiftliğinde ata bindik. Bindiğim at daha önceleri yarış atı olan ve Avrupa da birinciliği olan, şimdilerde ise cirit atma oyunlarında koşuyormuş. Ne de çok severim at binmeyi .. Atlar insanlara sıradan varlığından kaçış fırsatı verebilecek güce sahiptirler bence… İçimden ata binip dört nala koşmak gelir hep. Tabi bunun için iyi bir binici olmak gerekiyor. Gündüz yetişemediğimiz için açık alana çıkamadık, gece kapalı alandaydık. Güzel bir deneyimdi. Sağolsun Atilla’nın bunda etkisi büyüktü tabi … Muhteşem bir duyguydu … Sivasta ilgimi en çok çeken şey ise Sivas devlet hastanesi bahçesinin içinde yer alan türbe oldu .. Evet hastane bahçesinde türbe vardı yanlış okumadınız. Halk arasında MUM BABA olarak adlandırılsa da asıl ismi BUM BABA imiş.. Başlarda yerli halkın dini bütün olması, gelenek, görenek ve tarihine olan bağlılığından dolayı hastaneye gelenlerin şifa duyması için, dua etmeleri için hastane yakınlarında olduğunu sanmıştım. Fakat asıl nedeni adı Abdülkerim olan bu zat babası hacı Ahmet efendi ile Türkistan’ın Horasan şehrinden göç ederek Bitlis’e yerleşmiştir. Şeyh Telli Baba Hazretlerinin emriyle İsmail Hakkı Hazretleri’nden ilim öğrenmek üzere Erzurum’a gitmiştir. Orada yıllarca İsmail Hakkı Hazretlerinin hizmetinde bulunup, ilim öğrendikten sonra onun emriyle Sivas’ta bulunan Şemssettin Sivasi’nin yanına gelmiştir. Halveti tarikatından olan bu zat Medreselerde ders vermiş. İlim irfan öğretmiştir. Bu hizmetlerini sürdürürken mum satıp kazandıklarından yardıma ihtiyacı olan öğrencilere dağıtmıştır. Bundan dolayı halk arasında sıkıntıda olanların, ihtiyacı olanların yardımına yetişen anlamında olan Bun Baba adıyla anılmıştır. Vakti zamanı gelince bu dünyadan göç eden bu zat vasiyeti üzerine kaldığı evin bahçesine defnedilir. Fakat asıl olay şu ki günler yıllar asırlar gelip geçer. Türbenin olduğu yere devlet hastanesi yapılmak istenir. Yıkımı gerçekleşirken türbenin olduğu yerde kazı yapılamamıştır. Ve bu şekilde bırakılmıştır. Hastane inşası gerçekleşip faaliyete geçtikten sonra Büyükşehir belediyesi ve hastane yöneticileri tarafından tekrar kaldırılmak istenir. Fakat her ne hikmetse kazıya gelen kepçe bir türlü kazı işlemini gerçekleştiremiyormuş. Birde halk arasında söylenenlere bakılırsa belediye başkanının rüyasında gördüğü bu zat yıkımın durdurulmasını sağlamış. Ama iyi de olmuş… Halk bundan çok memnun … Çok etkilendim doğrusu . Duamızı ettik rabbim bu zatın yüzü suyu hürmetine dualarımızı kabul buyursun İnşallah… Yolculuğum sırasında bana eşlik eden çakır gözlü Özkan abim ve ailesine de sonsuz teşekkür ederim. Umarım her şey gönlünüzce olur. Sevgi ile kalın. Dışı buz, içi sevgi tutmuş soğuk şehir tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakal…
YORUM EKLE