CHP’ nin eğilim yoklaması ya da ‘beş kişiye bir gazoz’…

İstanbul, İzmir gibi hayli önemli sayılan ve oldukça fazla sayıda Milletvekili çıkaracak illerde adaylarını ön seçimle belirleyeceğini açıklayan CHP, Adana ve Mersin başta olmak üzere 9 ilde eğilim yoklaması yapacak.

Oysa Kılıçdaroğlu genel başkan olduğu günden beri tüm adayların tüm illerde genel seçimle belirleneceğini vaat edip durdu.

2011 genel seçimlerinde CHP’ nin 45 ilde adayların ön seçimle belirleneceğini açıkladığı konuşması da aynı dileklerle bitiyordu ama örneğin Mersin’ de neden ön seçim değil de, merkez yoklaması yapılmasına karar verildiği sorusuna yanıtı tarihe not düşme adına unutulur gibi değildi.

CHP açısından sorunlu olarak tanımladığı iller vardı ve bu illerde ön seçim yapılması doğru değildi.

Sorunlu il tanımından neyi kast ettiğini anlamaya çalışırken fazla bekletmedi Kılıçdaroğlu:

“sorunlu illere Mersin iyi örnekti ve ön seçim yapılması halinde ağırlığın Tarsus’ a kayması nedeniyle sorun yaşamak istemedikleri için Mersin’i Mersin delegesinin eğilimiyle değil, merkez yoklaması ile şekillendireceklerdi” (Tüm ifade olduğu gibi Kılıçdaroğlu’ na aitti)

Bu kez merkez yoklaması gibi ne olduğu meçhul yöntem yerine eğilim yoklaması yapılacak ama 2011’ deki soru kafa karıştırmaya devam ediyor ve net yanıtı yok. İstanbul ve İzmir’ de ön seçim kararı alacak cesareti gösteren bir parti neden sıra Mersin ve benzeri illere geldiğinde başka yöntem arayışlarına girer? Daha da önemli başka bir soru var ve tatmin edici cevap verene rastlamadım. Siz 3, taş çatlasa 4 Milletvekili çıkaracağınız Mersin gibi bir ilde 1 ve 4. sıraları kontenjan adaylarına ayırırsanız, seçilme ihtimali olan 2 Milletvekilliği için teşkilatları nasıl motive edip, çalışmalarını sağlayacaksınız?

Ha ön seçim ha eğilim yoklaması ne fark eder sorusuna da cevap vermeye çalışayım:

Eğilim yoklaması parti genel merkezinin belirlediği bir ismin başkanlığında il ve ilçe başkan ve yönetimlerinden oluşan bir ekibin gözetiminde yapılıyor, ön seçim ise tıpkı genel seçimde olduğu gibi hâkim denetiminde.

Ve yukarıdakilerle bağlantılı ama asıl belirleyici faktör; hâkim denetiminde yapılan ön seçim sonucuna genel merkez dâhil kimsenin hiçbir aşamada müdahale etme şansı yok.

Oysa eğilim yoklamasının bağlayıcılığı söz konusu değil. Hatta kimi şikâyetleri gerekçe göstererek MYK yoklama sonucunu tümüyle iptal edip, adayların Parti Meclisince belirlenmesine de karar verebilir. (CHP eğilim yoklaması yönergesi madde 29)

**

CHP Mersin’ de eğilim yoklaması yapacağını 15 Şubat 2015 günü ilan etmesine rağmen 28 Şubat gününe kadar genel merkezin yolunu tutup adaylık başvurusunda bulunan 80’ i aşkın isim dolaştı ortalıkta.

Başvuru süresi için ilan edilen tarih sona erdikten sonra gördük ki adaylığa soyunan ve ismini ortaya atan yaklaşık 50 isim vazgeçmiş.

Ve CHP’nin bu nedenle 2002, 2007, 2011 genel seçimleri öncesi Mersin’ de görülen aday furyası bu kez yok. 37 aday adayı yarışacak eğilim yoklamasında.

Aday fukaralığının altında bu aday belirleme yönteminin başlarda tam olarak anlaşılmaması ve tüm üyelerin hâkim gözetiminde oy kullanacağı hayallerinin ortaya çıkan gerçeklerden uzak kalması.

Mersin gibi CHP’ nin iddialı olduğu ve “kalemiz” diye övündüğü kentte 37 başvuruyla yetinmesi kendi cephelerinden kabul edilir gibi değil.

Neden mi?

Önceki yazıda AK Parti aday sayılarını Türkiye genelindeki başvuru oranlarıyla karşılaştırmış ve ülke nüfusunun %2’ sine sahip kentte 113 kişinin başvurusunun ortalama altında kalsa da, kabul edilir olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

Oradan hareketle CHP’ nin “kale” olarak nitelediği bir kentte en az toplam başvuru olan 2822 sayısının %2’ si olan 56-57 aday olması gerekmez mi?

Başvurunun 37’ de kalması, hele kontenjan adaylığı için partiyi sürükleyecek lokomotif bir isim ortalıkta görünmediğine göre, zaten üzerine ölü toprağı serpilmiş ana muhalefetin Mersin özelinde 7 Haziran gecesi ortaya çıkacak serencamını da şimdiden anlatıyor.

Bu tabloya, HDP’ nin estirmeye başladığı rüzgârı, AK Partinin ancak HDP’ nin barajı aşmasıyla durdurulabileceği gerçeğinin gün geçtikçe her kesimde ama özellikle de CHP tabanında güçlenmesini de ekleyin.

Mersin’ de HDP’ nin barajı aşmasıyla seçimden birinci çıkacak partinin 4, onu izleyen iki partinin 3’ er Milletvekili çıkarması akla ve gerçeğe en yakın olasılık olduğunu varsayarsak, CHP’ nin 3 Milletvekili ile yetinmek zorunda kalmasını en yüksek olasılık olarak not edin.

Hatta bir adım ötesine de geçeyim: Daha aday adaylığı sürecinde ortalığa dökülen dedikodular, bel altı vuruşları, kısaca kısır siyasetin o tedavi edilmeyen hastalığı nedeniyle CHP’ nin, “Kalesi” Mersin’ de seçimden üçüncü parti çıkması da şaşırtmaz beni.

Sizler bu yazıyı okuduğunuzda eğilim yoklaması sona ermiş, sıralamanın belli olmasıyla Mersin adına daha sağlıklı bir değerlendirme yapma olanağımız olacak. Ancak ortaya çıkacak tablo her şeyi yansıtır mı? Siz Mersin gibi 3, bilemediniz her şey yolunda giderse 4. zorlayacağınız bir ilde 2 ve 4. sıraları kontenjan adaylarına ayırırsanız, bunun halk dilinde tek bir tanımı var: “Beş kişiye bir gazoz, yarısı komiser beyin”

Partili, partisiz iyi kötü analiz ve tahmin yapmaya çalışan herkes ama özellikle de 2010 referandumu gölgesinde yapılan 2011 seçimlerini referans alan CHP ve AK Parti, Mersin’ de %23’ lere gerilemiş ve 8 puanını CHP, AK Partiye kardeş payı kaptırmış MHP’ nin aynı sonucu alacağı hesaplarına fazla bel bağlamasın.

CHP için durum böyle de AK Parti ne yapar derseniz?

AK Parti adına Mersin’ de her şey bitmiş değil. Özellikle de birinci sıraya yerleştirilecek lokomotif isim konusunda beklentiler karşılanır, iktidarın Mersin’ i cezalandırdığı algısını ters yüz edecek Lütfü Elvan gibi bir isim liste başına koyulursa makûs talih tersine çevrilebilir.

İyi de bugüne kadar AK Partiye oy vermiş muhafazakâr Kürt seçmen bu kez HDP’ nin Mersin’ de göstereceği örneğin Mir Dengir Fırat’ a yönelmez mi? Aynı tabandan beslenen, aynı dile sahip bu buluşma dengeleri nasıl etkiler?

O soruların cevabını da başka bir yazıda ele alacağım… 

YORUM EKLE