Bu “Ben”im seçimim

                              Bu “Ben”im seçimim

                              Bu gün arefesini yaşadığımız halk oylaması için bir şeyler yazmadan geçemeyeceğim. Aslında daha önce “Şimdi ne demek lazım” isimli yazımda söylemiştim. Şimdi tüm benliğimle yine tekrar söylüyorum; Ey! Türkiye topraklarında yaşayan insanlar, siz sadece o gün 249 şehidin yazdığını okuyacaksınız. Çünkü o insanlar hiçbir şeyin hesabını yapmadan yüreklerini er meydanına koydukları için seçim yapmaya hakkımız yok. Çünkü o gece 15 Temmuzda hiçbir şey düşünmeden, geriye bakmadan, abdest alıp ailelerine kısa bir veda ile gülümseyerek, göğsünde hazine gibi sakladıkları aşklarının peşinden gitmek için kefenlerini giyerek yola çıkmış yiğitler vardı meydanlarda. Kahpe kurşunlar sinelerini arayıp ve bedenlerine madalya gibi takıldı o yiğitlerin. Bu kurşunların bir aşkı mıdır? Yoksa vatan sevgisine müptela olmuş divane gönüllerin fırtınası mıdır? Kurşunların kapıldığı, bilemiyorum. Biz o gün iki kelimenin manasını yeniden yorumladık çaba harcamadan.

                              Birileri bir daha yazdı tarihe, birileri bir daha haykırdı dünyaya, birileri soğuk kaldırıma bedenleriyle usulca yeni bir yorum bıraktı ve birileri sığmadı, sığdıramadı benliğini yeryüzünü bize terk etti. Bir kahramanlık destanı değil ki düşmana karşı yazılsın. Bu, kahramanlığın sadece düşmana değil içimizdeki hainlere de kamçı gibi indirilerek edebiyatçılara öğretildiği derstir. Bir de hainler vardı; halkımız dedik koyun postuna bürünmüş kurtlara ve yedirdik içirdik besledik, en üst kademelerde rütbe verdik. İşte bir kötülüğün dibi demek yeter mi bilemem bu soysuzlara. Biz savaşçı bir milletiz. Atalarımız “ At, Avrat, Silah” demiş. Bizde namus vatanla ölçülür, Sevdamız vatan topraklarında yeşerir.

                                 Yaşamımızda neredeyse hiç kullanmadığımız “Vatana İhanet” zihinlerde hep kötüydü ama bir kelime belki ilk defa tarihinde bu kadar aşağılık sınırını aşıyor. Bu millet bunu da öğrenmeliydi aslında. Yüce Mevla dünyaya lider olacak bir ülkeye bu zor sınavla su yemiş çelik gibi dirayetli olmayı öğretiyor. Şimdi anlatabiliyor muyum neden biz sadece cevabı okuyacağız. Muhtemelen kendiliğinden dudaklarımız doğru bir karara kıvrılmıştır.

                                   Meseleye bir başka açıdan bakalım isterseniz. Aslında burada vermemiz gereken ve ikna olduğumuzu iddia edeceğimiz kararımız değil. Bu kararımızın bulunduğu toplum ile fıtratımız, zihniyetimiz, aklımız, mantığımız ve her ne donanımımız varsa hepsi uyum sağlıyor mu? Yani o toplumun yapmış olduğu her şeyi kabullenebiliyor muyuz? Ben burada kabullenemediğim birçok şey olduğunu ifade etmek istiyorum. Önce yaşanmış gerçekleri unutmadığımızı ifade edelim:

                                  Bir hain gurup geliyor sen kendi evinde iken evini basıyor namusunu tehdit ediyor elinde avcunda ne varsa hepsine el koyuyor ve hayatının sonlanması ile tehdit ediliyorsun. Bir başka hain gurup vatanının birliğini başkalarına peşkeş çekiyor. Bir başka hain gurup gençleri zorla kendi otoritelerince esir alıyor. Bir başka hain gurup senin devletinin tüm önemli bilgilerinin dış düşmanlara sızdırıyor. Bir başka hain gurup o gece neler yaptığını hala açıklayamıyor. Bir başka hain gurup senin mili varlığını terör örgütünün emelleri doğrultusunda kendi milletine kullanıyor. Şimdi anlatabildim mi ikinci kelimenin neden bir daha zihinlerde yorumlanması gerektiğini.

                                   Şimdi gelelim asıl meseleye. Ben burada söylemeye çalışmadığım önemli bir konu var. Okuyucu dostlarımın bu konuyu çoktan tespit emiştir diye ifade etmedim. Söylemeden de duramayacağım. Fakat okuyucu kitlemin zihin basamakları yüksek olduğu için konuyu bir hikâye ile anlatayım.

                                  Bir gün huzurlu bir yaşamın sürdüğü bir diyarda bir hırsızlık olmuş. Adamı biri bir komşusunun tavuğunu kesmiş yemiş. Ortada bazı deliller varmış fakat o delillerle adama ulaşmak mümkün değilmiş. Mevzuyu orada çok takdir gören İmam’a anlatmışlar. İmam; yarın Cuma günü, ben namazdan sonra size suçluyu bulacağım demiş. Neyse Cuma günü Cuma namazında imam hutbeye çıkmış. Hutbeyi okuduktan sonra cemaati bir süzmüş fakat bir farklılık görememiş. Çünkü suçlu kendini kripto yapmış. İmam birden yüksek bir sesle “Bre adam madem tavuğu yedin, neden kafandaki tüyü temizlemedin” demiş. Adam korkuyla elini başına götürmüş. Tabi ki bizim İmam da suçluyu bulmuş. Ben bu Cumartesi günü şuan Pazartesi günün sonucunu %56 olarak yorumluyorum. Ve diyorum ki; Ey Reis! Biz seni hutbeye çıkardık! Şimdi sıra sende. Eğer gerekeni yapmazsan sana hakkımı helal etmiyorum!

Davut TOPCU / MERSİN
davuttopcu33@hotmail.com

YORUM EKLE