"68 MODEL SOLCU TAVRI"

18 yıldır Ak Parti hükümetinin ve hükümetin başındaki Tayip Erdoğan’ın yaptığı projelerden en başta olanı çılgın proje diye isimlendirilen  "Kanal İstanbul" projesinde olumlu ve olumsuz taraflarını birlikte ele alınarak etüt edilmesi/tartışılması ülke menfaatleri açısından son derece önemlidir. Yapılan veya yapılacak bir projeye ne istemiyoruz mantığıyla "tu kaka" deme lüksümüz ne de nasıl olsa Tayip Erdoğan yapıyor/istiyor ne yaparsa doğru yapar ve bir bildiği vardır mantığıyla "balıklama" atlamak lüksümüz de olmamalıdır. Bu proje bir ulaşım, ulaştırma, taşıma ve taşımacılık projesidir. Ve İstanbul’u güzelleştirme projesidir.

Proje söylenildiği gibi bir anda ve gündem değiştirme için hükümetin ortaya attığı temelsiz ve hiçbir etüt çalışması yapılmadan gündeme getirilmemiştir. Bir televizyondaki tartışmada, bu projeyi istemeyen taraftar konuşmacı; bu günlere tartışılması gereken asgari ücret konusu varken bu tartışılıyor. Bu da gündem değiştirmek için yapılmaktadır diyor. Ayıp..

Proje 2011 yılında Haliç Kongre Merkezinde yapılan toplantıda gündeme getirilmiş ve projeye ilişkin temel bilgiler açıklanmıştır.
Haliç Kongre Merkezi’nde 2011’de yapılan toplantıda projeye ilişkin temel bilgiler açıklanmıştı. O gün proje güzergahı belirtilmiş ve 2018’de dönemin Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan projenin güzergahını açıklamıştır.

1936 yılında yapılan Montrö Sözleşmesinin içeriğinde yeni yapılacak olan Kanal İstanbul Projesi yoktur ve söz konusu değil. Montrö Sözleşmesi Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nı tanımlamaktadır.  Yeni yapılacak olan Kanal İstanbul kanalının kullanımı Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir ve Montrö Sözleşmesinin taraftarları olan, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Hindistan, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’ya ait değildir, onları ilgilendirip Montrö Sözleşmesini deler yaygarası algı oluşturmaktır.

Bütün yazılanları, konuşulanları ve 2011 yılından beri yapılmış etüt ve değerlendirme belgelerini takip ettiğimde Kanal İstanbul’un iddia edildiği gibi İstanbul’a zarar vereceği görüşünde değilim. İtirazlar siyasi ve ideolojiktir. Kendilerine göre gerekçelendirmeye çalışıyorlar. Tabi ki bazı bilim insanlarının bazı uyarılarının olduğunu da görüyoruz bunlarda dikkate alınmalıdır. Kanal İstanbul fizibilite çalışmalarının yapılması sürecinde sayısız bilim insanı görev almış durumda.

Karşı olanların dediği gibi gündem değiştirmek anlamında bir anda gündeme getirilmiş değil. Bu konuda Ulaştırma Bakanlığının çalışmalara ait verdiği resmi bilgiler var. Tayip Erdoğan, ben istiyorum dedi ve başlanmış değil. 2011’den beri üzerinde çalışılan bir proje. Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, İTÜ başta olmak üzere 7 üniversiteyle, 200 akademisyenle 33 bilim dalında çalışma yapıldı. Ayrıca Ulaştırma bakanlığı; “97 noktada çevresel ölçüm (ağır metal, toz, sediment, hidrolik ve benzeri), 15 noktada gürültü ve titreşim ölçümü, 304 noktada 17 bin metre sonda (karada, denizde ve gölde) gerçekleştirildi. 8 noktada yer altı suyu akış tespit kuyusu, 17 noktada hidrojeolojik gözlem kuyusu açıldı. 57 kurum ve kuruluştan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) görüşü alındı ve sürece onlarında katılımı sağlandı” diyor .

Kanal İstanbul Projesi’nin faydası ve zararları üzerine normal olarak çok fazla tartışma yapılacaktır/yapılmalıdır. Ancak, iddia edildiği gibi bugün ortaya atılmamıştır. Bu proje üzerinde 9 yıldır çalışıldığı/mesai yapıldığı da bilinmelidir. Araştırmadan, resmi hazırlanmış çalışma sonuç belgelerini görüp incelemeden, bilgi sahibi olmadan laf olsun diye konuşulmamalıdır.

Şunu da unutmuş değiliz; İstanbul kanalı projesine karşı çıkanlar bundan önceki önemli milli projelere de karşı çıkmıştır. Hani bir tanesine karşı çıkmış olsalardı anlaşılabilirdi; fakat bugün çalışmakta olduğunu gördüğümüz ve gurur duyduğumuz projelerin neredeyse hepsine karşı çıkmışlardı. Bu projeye de karşı çıkmalarındaki samimiyetlerine nasıl inanalım. Samimiyetlerine güvenimiz maalesef hiç kalmadı. Muhalefet halkın proje istediğini bilmiyor. Halka sunulan projelere “Yaptırmayız” diyorlar, “Yaparız” projeleri yerine “Yaptırmayız” projeleri var. Her projeye ölümüne itiraz ediyorlar. 1968’de Boğaziçi Köprüsü’ne” ”Yaptırmayız” itirazıyla başladılar ve o gündür bu gündür bu kavgaları devam ediyor. “Ya İstanbul, ya Kanal İstanbul” diyen İmamoğlu tavrı bunun en iyi örneğidir. Bu tavra bir köşe yazarı, Boğaziçi Köprüsüne karşı çıkan “68 model solcu” tavrı olarak tanımlıyor. Haklı.. Sanki amaçları bir şey yapmak değil yaptırmamak. “Yapacağız” diye bir dertleri yok.. Hep “Yaptırmayacağız” diye kavga ediyorlar.

Yok Amerikan projesidir, yok düşmanlık projesidir, yok Montrö Sözleşmesini delmek içindir gibi sözler mesnetsiz sözlerdir. Kusura bakmayınız, atı alan Üsküdar’ı geçti. İnşallah hayırlı bir proje ise olacak. Bunu da çalışmalar yapılan etütler belirleyecek. Bize düşen hayırlısı ise olsun demektir.
Hoş kalın. Aralık 2019, Ankara. İsmet Kadıoğlu

YORUM EKLE