İslamda Sanat

İslam'da Sanat

En büyük sanatçı Hz. Allah'ü tealadır.

Kainattaki sanat, tasarım ve estetik hiç bir yerde yoktur. İslam'daysa ezanın kulaktan ruha doğru yolculuğuyla başlamıştır. Hz. Bilal (R.a) ilk ezanı okuduğu zaman herkesin yüreği yerinden fırlamış, duyguları sel olup coşmuştu. İlk duyan müslümanların mescide koşar gibi gidişleri gözlerimin önüne geliyor. Aman. Ya Rabbi..! bunlar ne güzel sözler, bu ne güzel ses, bu nedir diye gidenler namazın muştusu olduğunu öğrendi. Ezanın gökyüzüne yükselmesi

İslam birliğine toplanma çağrısı ve birlik mesajı olarak vermişti. Zahirde duyulan sesti, batının da ise Allahın müslümanlara ikramı, İslâmı zinde tutacak gönül esintisiydi.


 

Resûlullâh’ın derdiyle dertlenen, O’nun kaygısı ile kaygılanan Abdullâh bin Zeyd (R.a.) oradan ayrılıp gitti. Uyku ile uyanıklık arasında iken kendisine ezân-ı Muhammedî lutfedildi. Hemen Resûlullâh’ın yanına giderek:

−Ben uyku ile uyanıklık arasında iken biri gelip bana ezânı öğretti.” dedi.

Hz. Ömer (R.a) de aynı rüyâyı görmüştü. Bunun üzerine Allâh Resûlü:

−Ey Bilâl kalk ve Abdullâh bin Zeyd’in söylediklerini tatbîk et!” buyurdu.

Bilâl (R.a) de Abdullâh’ın söylediklerini aynen tatbîk etti ve ezân okudu. (Ebû Dâvûd, Salât, 27/498)


 

Sanat eseri, sanatçıya Allah tarafından verilmiş bir ilahi lütuftur. Sanatçıya verilen bu lütuf, sanat eserini topluma armağan eder. Sanatçı eseri halka sunandır. Allah'la eser arasında bağ vardır, sanatçı eseri takdim eden icracıdır

İslam bir çağrıdır; Sanatı ve sanatçısı cihad azminde olduğundan yapılan her iş önce İslamı temsil edecek, düzgün ve estetik olacaktı. Göze, kulağa ve gönüle hitap etmeliydi, konuları; birlik ve beraberlik amacında olmalıydı. Çağrısı gönülde ışık yakmalı, insana İnşirah vermeliydi. Çağrıldığımız yerde ne yapacağımızı uygun mekan da gerekiyordu.

Camiler; Cem yeri; "Toplanma, bir araya gelme" kökünden gelir, camî; "Toplayan, bir araya getiren" demektir. İlk toplanma yerleri önce mescidler, sonra camiler oldu. İlk mescid Kuba'da inşaa edildi. İlk cami'de Habib-i Neccar Camisi, Antakya'da miladi 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilmiştir. İlk bildiğimiz anlamda minareyi camiyle birleştiren kişi Emevî Halifesi I. Muâviye’nin Mısır valisi Mesleme b. Muhalled’dir.

Müslümanlar ilk yerleşim yerlerini mezarlık yanına cami yapmakla başladı. Mezarlık ölümü hatırlatırken, cami dirliği ve diriliği zihinlere yerleştirdi. Evler cami yakınına yapıyor ve mahallelerde ve şehirlerde camiler etrafında toparlanıyordu.

Şehirler; cami, mezarlık ve çarşı üçgeni etrafında büyüdü. Şimdilerde mezarlıklar şehir dışına yapılıyor, artık ölümü hatırlatmasını istemiyor.

Camiler zamanla estetik ve huzura ulaşmak, dikkatleri içeriye çekmek şekilde gelişmiş. Cami insanı namaza, namazda İslama davet eder. Bütün sanatlar camiye, camiler ibadete, ibâdet Allah’a ulaştırır. Cami müslümanlığın hem işareti, simgesi, süngüsüdür.

İslama mimari estetik batıdan karışmış, yani endülüs emevilerin sırtında yükselmiş. Gırnata’yı, Elhamra’yı, Kurtuba’yı, İşbiliyye’yi, Tuleytula’yı Camiler şeref kazandırmıştır. Büyük Selçuklular zamanında kurulan ve vezir Nizamülmülk'ün adıyla anılan Medreselerin en büyüğünü inşaa etmişlerdir. Bağdat'taki Nizamiye Medresesi ve diğer şehirleri Amul, Basra, Belh, Herat, İsfahan, Musul ve Nişabur cami ve medreseleriyle zirveleşip İslam beldeleri olduğunu tarihe kazınmıştır. Medreseler, köprüler, çeşmeler ve camiler inşaa eden Osmanlı Mimar Sinan'nın eserleriyle efsaneye dönüşmüş, bu topraklara dikilmiş kale burçlarıdır.

İslâmî sanat eserlerine baktığınız zaman tüm eserler; insanı camiye çekmek amaçlı, tüm hayranlık bırakacak hünerlerini cami üzerinde denenmiştir. İnsanlar kendi evlerini kerpiç, çamur, ağaçtan yaparken camileri kesme taştan kalıcı şekilde yapıldı. Süsleme sanatları camiye yönelik insan silüeti koymadan geometrik şekiller üzerinden sanat olabilecegi gösterildi. İçerileri hat sanatıyla süslendi. Bursa Ulu Cami hat sanatı müzesi gibi beş vakit gelenlere ilham kaynağı oluyor.

"Sanat eseri, üzerinde güzelleştirme amacıyla çalışılacak" bir parça değildir. Aksine, Müslüman halkları harekete geçiren temel motivasyondan, bütün kültür ve medeniyetlerin ortaya çıkış sebebinden kaynaklanmaktadır. Yani, tevhid mesajının sebebinden ve icabındandır." (İslam Kültür Atlası)

İslam sadece göze ve kulağa değil ruhada dokunur. Akl-ı Selim ile başlayan yolculuk, Zevk-i Selimle göze, Kalb-i Selimle olarak gönüllere nakşeder.

Veysel Bozkurt

YORUM EKLE